İcra ve İflas Hukuku

İcra İflas Hukukunun Kaynakları

Ahmet Necip Arslan, hareketegec.org


Anayasa ve Milletlerarası Sözleşmeler
2004 sayılı 1932 tarihli İcra İflas Kanunu
Diğer özel hukuk temel kanunları (BK, TTK, HMK gibi)
İcra İflas Kanunu Yönetmeliği
Teamül Hukuku (Yargıtay kararları, AİHM kararları)
Giriş
Cebri icraya konu olan takibin konusu para veya teminat alacağından başka bir şey ise, mahkeme kararı olmadan takip yapılamaz. Ancak konusu para olan alacaklar ve teminat alacakları için mahkeme kararı olmadan da takip yapılabilir. Tabi borçlar ve ahlaki ödevler talep teşkil etmediğinden dolayı bu konularda takip açılamaz.
Takipte şeklilik asıldır. Şekli şartlara uyulduğu müddetçe İcra Müdürü borç hakkındaki maddi gerçeği araştıramaz. Geçerli bir icra takip talebinin olması halinde takibi başlatmak ve ödeme emri göndermek konusunda icra müdürünün takdir yetkisi yoktur.
Yabancı para alacakları hakkında alacak miktarı TL’ye çevrilmek kaydıyla takip açılabilir.
Takibin tarafları alacaklı ve borçludur. Takibe taraf olabilmek için husumete sahip olmak, yani maddi hukuk ilişkisine taraf olmak mutlaka şart değildir. Örneğin ipotekle teminat altına alınmış bir alacak ilişkisinde, ipotekli mal alacaklı ve borçludan başka bir üçüncü kişinin mülkiyetinde ise, bu kişi de taraf olabilir.
Ölü kişiye karşı takip yapılamaz. Kişi sağ olmalı veya tüzel kişiliği haiz olmalıdır. Tüzel kişiliği haiz olmayan malvarlığı toplulukları başka bir süjeye bağlı olarak takip edilirler. Örneğin, adi şirketin tüzel kişiliği yoktur. Buradaki malvarlığı ise elbirliği mülkiyetiyle adi şirketin ortaklarına bağlıdır. Takip bu ortaklara karşı yapılır.
Medeni Usul Hukuku’ndaki zorunlu dava arkadaşlığı kurumu İcra Hukuku’nda da uygulanır. Örneğin elbirliği mülkiyeti ile bir mala malik olanlara karşı takip, hepsine karşı birden aynı anda açılmalı, bunlar da bir takip başlatacaklarsa hep birlikte başlatmalıdırlar. Aynı durum miras şirketi için de söz konusudur. Kişinin sağlığında başlatılmamış bir icra takibi, öldükten sonra ancak miras şirketine karşı başlatılabilir. Terekeye karşı başlatılan icra takibini mirasçılar birlikte yürütür. İflas masasına karşı icra takibi yapılması da mümkündür.
Takip arkadaşlığı zorunlu dava arkadaşlığı hallerinde mümkündür. İhtiyari dava arkadaşlarının icra takibinin pasif tarafında birlikte gösterilmeleri doktrinde tasvip edilmemektedir. Yaygın görüş bunlara ayrı ayrı icra takibi yapılması gerektiği yönündedir.
Apartman yöneticilerinin takipte taraf olma ehliyeti vardır.
Eşlerin birbirine cebri icra takibi başlatması eski Medeni Kanun’da mümkün değildi. Ancak yeni Medeni Kanun’da böyle bir sınırlamaya yer verilmemiştir. Eski kanun zamanında bu hükümden doğabilecek adaletsizlikleri önlemek için eşlere, diğer eşe karşı açılan icra takiplerinde, yapılan hacze imtiyazlı alacaklı olarak katılma imkânı verilmişti. Medeni Kanun’un eski hükmü artık olmamasına rağmen, İcra İflas Kanunu hacze imtiyazlı olarak katılma kurumunu halen korumaktadır.
Cüzi takip icra hukukunun alanını düzenler. Külli takip ise iflas hukukunun alanıdır. Cüzi takipte alacaklı takip talebinin konusunun karşılanabileceği bir miktarda mal satımı yapılmasını ister. Külli takipte ise, iflas kararı verildikten sonra diğer alacaklılar da alacaklarını istemeleri için davet edildiklerinden, takip miktarı ilk istenen takip talebinin konusuyla sınırlı kalmaz. Borçlunun tüm malvarlığı ve hukuki ilişkileri tasfiye edilir.
İcra Teşkilatı
İcra müdürünün görevlerine örnek olarak, takip talebine muhatap olma, giriş prosedürlerini yönetme, dosya açma, tutanak düzenleme, takdir yetkisi kullanma (haciz, satış, paraların paylaştırılması), takip alacaklısı adına ödemeleri kabul edip adalet bakanlığının belirlediği bankaya yatırma, yaptıkları işler için tutanak düzenleme gösterilebilir.
İcra takip işlemleri dar bir tanımdır. Tarafların yaptıkları işleri kapsamaz. Devletin cebri icra kuvvetini kullananların yaptığı her işlem icra takip işlemi de değildir. Bir işlemin icra takip işlemi olması için üç unsurun taşıması gerekir.
İcra dairesi tarafından borçluya karşı yapılmış olma
Borçlunun hukuki durumunu kötüleştirme
Alacaklıyı hedefine yaklaştırma
İcra takip işlemine örnek olarak haciz ve satış gösterilebilir. Paraların paylaştırılması ise bir icra takip işlemi değildir.
İflas memurunun görevi açılmış olan iflas prosedürünü yönetmektir. İflas takibi başından sonuna kadar iflas memuru tarafından yönetilmez. Çünkü iflas kararı inşai olarak etkili olduğu için alacaklı sayısı artmaktadır.
İcra Mahkemesi
İcra mahkemesinin amacı alacaklıyı bir an önce alacağına kavuşturmaktır. Bu sebeple mahkemenin delilleri inceleme yetkisi oldukça sınırlıdır. İcra mahkemesinin yaptığı kesin kaldırma işlemi dahi maddi anlamda hüküm teşkil etmez. Zira borcun maddi gerçekliği araştırılmaz.
İcra mahkemesi icra dairesini gözetir.
İcra mahkemesi takibin iptaline karar verebilir. Borçlunun ağır hastalığı, ölümü, tutukluluğu gibi hallerde takibin ertelenmesi kararlarını verir.
Gecikmiş itiraz talepleri icra mahkemesi tarafından karara bağlanır.
İhtiyari hacze itiraz konularını, müflisin yeni mal iktisap etmediği defisini inceler.
İcra ve iflas suçları konusunda ceza mahkemesi sıfatıyla yargılama yapar ve suçu tespit eder.
İstihkak davalarında ve istihkak davasına karşı dava olarak açılan iptal davasında verdiği hükümler kesin hüküm teşkil eder.
İtirazın iptali davası, menfi tespit davası, istirdat davası, sıra cetveline itiraz davası, iflas talebi davası, iflasla ilgili koruyucu tedbir davası genel hükümlere göre genel mahkemelerde görülür ve genel mahkemenin kararı kesin hüküm teşkil eder.
Yetkili İcra Mahkemesi ve Dairesi
HMK 10. Maddesine göre sözleşmeden doğan borcun ifa yeri icra dairesi de takibe yürütmeye yetkilidir. İfa yerinin belli olmaması halinde Borçlar Kanunu hükümlerine başvurulur. Yetkili icra dairesi konusunda yetki sözleşmesi yapılabilir. Yetki sözleşmesini ancak kanunda yetki sözleşmesi yapmasına izin verilen kişiler yapabilir.
Takip edilen meblağ muayyen olmak koşuluyla sebepsiz zenginleşmeden ve haksız fiilden doğan talepler de ilamsız icra yoluyla takip edilebilir. Bu durumda HMK yetki hükümleri kıyasen uygulanır.
Türkiye’de ikametgahı bulunmayan yabancıların son yerleşim yeri icra dairesinde takip yapılabilir.
Yetki itirazı ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde yapılmalıdır. Yetki itirazı takibi durdurucu bir itirazdır.
Süreler
Süreler emredicidir. Tarafların arasındaki sözleşmeyle değiştirilemez. Ancak borçlu, kendi yararına konmuş bir süreden kendisi vazgeçebilir. Örneğin, borçlu 7 günlük itiraz süresini kullanmayacağını o süre içinde beyan edebilir.
Süreler tebliğ ile başlar. Tebliğ günü hesaba katılmaz.
Ödeme emrine itiraz, haciz isteme, satış isteme, iflas isteme, bazı şikâyetler, borçtan kurtulma davası, sıra cetveline itiraz, yeni mal iktisabı itirazı, istihkak davası, iptal davası hak düşürücü süreye bağlanmıştır.
Bazı işlemler için düşünme süresi öngörülmüş ve bu süreler geçmeden işlemin yapılmaması kanunen emrolunmuştur. Düşünme süresinin muhatabı taraflar veya icra organı olabilir. İcra organı için öngörülmüş düşünme süresine riayet edilmemişse işlem iptal edilebilir.
Bazı işlemlerin yapılması için düzenleyici süreler öngörülmüştür. Düzenleyici sürelerde muhatap icra organıdır. İşlemin süresi içinde yapılmaması şikâyet sebebidir.
Bazı süreler durum belirtir. Durum belirten sürelerin muhatabı yoktur. Bunlar uzatılamaz, eski hale iade edilemez. Örneğin tacirin, ticari terkten sonra 1 yıllık sürede iflasa tabi olması bir durum belirten süredir.
Tatil dönemlerinde ve tatil sürelerinde icra takibi yapılamaz. İcra takibi niteliğinde olmayan koruma tedbirlerinin alınması ve ihtiyati haciz işlemleri yapılabilir. Bakanlar Kurulu tarafından fevkalade mühletler tanınabilir. Bazı bölgeler için verilen bu mühletlerde icra takip işlemi yapılmaz. Mirasçılar mirası kabul veya reddetmedikçe, terekeye karşı icra takibi yapılamaz. Tutuklular ve muvazzaf askerliğe giden bireyler için gıyapta takip yapılabilmesi için, bunlara bir temsilci atanması beklenmelidir. Borçlunun raporla belgelenmiş ağır hastalığı bir erteleme sebebidir.
Tebligat
Usulüne uygun olarak yapılmayan tebligat geçersizdir. Usulüne uygun tebliğ olunmamış bir tebligatın içeriği her nasılsa öğrenilmiş ise tebligat geçerli sayılır. Eğer aile fertlerine veya birlikte yaşayan hizmetlilere tebligat yapılmışsa tebligat usulüne uygun olarak yapılmış sayılır. Komşuya veya kapıcıya yapılan tebliğ geçerli değildir. Kredi borçlarına ilişkin takiplerde, borçlu adres değişikliğini bankaya bildirmemişse eski adrese yapılan tebligat geçerlidir.
Takip Masrafları
Devlet sübjektif hakların elde edilmesini sağlamakla yükümlüdür. Ancak bunun gerçekleşmesi için harçlar almaktadır. Masraflar şunlardan ibarettir:
İcra harçları ve giderleri (posta, ilan masrafı, delil ikamesi masrafı)
Tarafların yaptığı masraflar (vekalet ücreti)
Mahkeme harçları ve giderleri
Alacaklı başvururken maktu başvurma harcı, tahsil harcı, cezaevleri harcı öder. Tahsil harcını başta ödemek zorunda değildir. Tahsil harcı başta ödenmezse kademeli olarak artar. Tahsil harcı ve maktu başvurma harcı borçluya yükletilebilir. Cezaevleri harcı borçluya yükletilemez.
Haciz Yoluyla Takip
Para ve teminat alacağının icra dairesi yoluyla elde edilmesidir.
Takip Türünün Belirlenmesi
İsviçre’de doğru takip türünün tespiti icra memurunun görevidir. Türkiye’de ise takibe başlayacak olan kişi veya vekili takip türünü belirler. Bunun sonucunda İsviçre’de doğru takibin seçilmemesi şikâyet sebebi iken, Türkiye’de şikâyet sebebi değildir. Zira orada hata icra memurununken, Türkiye’de alacaklının hatasıdır. Sadece kambiyo senedine dayalı takipte icra memurunun kambiyo senedinin geçerliliğini inceleme görevi vardır. İcra memuru tarafından bu hususta bir hata yapılırsa, şikâyet hakkı doğar.
Giriş Muhakemesi
Takip, takip talebi ile başlar. Takip talebini ödeme emri takip eder. Ödeme emrine 7 gün içinde itiraz, takibi durdurur. Bir sonraki aşama itirazın bertaraf edilmesidir. İtiraz icra mahkemesinde veya genel mahkemede bertaraf edilebilir. İcra mahkemesinde izlenen yollar itirazın kesin kaldırılması ve itirazın geçici kaldırılmasıdır. Genel mahkemede izlenen yolun adı itirazın iptali davasıdır.
Takip Talebi
Haciz yoluyla takip, takip talebi ile başlar. Alacaklı yazılı, sözlü veya elektronik olarak takip talebinde bulunabilir.
Takip talebinde alacaklının, kanuni temsilcisinin, vekilinin; isimleri, yerleşim yerleri, kimlik numaraları, ödemenin yapılacağı banka hesap bilgilerini gösterilir. Borçlunun ve kanuni temsilcisinin; isimleri, yerleşim yerleri ve biliniyorsa vergi kimlik numaraları gösterilir. Borçlunun yerleşim yerinin belirtilmemesi takip talebini geçersiz yapar.
Takip talebinde alacaklı, takip edilecek asıl borcun ve faizin miktarını belirtmek zorundadır. Faiz belirlenmezse kanuni faiz ile yetinmek zorunda kalır. Faiz istenmeden asıl alacak ödenir ve ortadan kalkarsa faiz alacağı da ortadan kalkar ve daha sonra ayrı bir takip ile istenemez. Ancak asıl alacak takibi derdest iken ayrı bir takip ile faiz istenebilir.
Yabancı para borcu söz konusu olduğunda bunun Türk parası karşılığına çevrilmesi gerekir. Bu harçların hesaplanması için ve ölçülülük ilkesinin gereği olarak gereklidir. Alacaklı borcun vadesindeki veya fiili ödeme tarihinde kurun uygulanmasını isteyebilir. Hangi kurun uygulanmasını istediğini takip talebinde göstermelidir.
Borç senede dayanıyorsa senedin aslı takip talebine iliştirilmelidir. Senet yoksa borcun sebebi takip talebinde belirtilir.
Seçilen takip yolu takip talebinde belirtilir.
Takip bizim hukukumuzda takip talebi ile, mehaza göre ödeme emrinin tebliğiyle başlar.
Takip talebi ile zamanaşımı süresi kesilir.
Takip talebinin icra dairesine ibrazı bir ödeme emri hazırlama yükümlülüğü doğurur.
Ödeme Emri
Ödeme emri icra takip işlemlerinin ilkidir.
İcra memuru ödeme emrini düzenlemeden önce alacağın gerçekten var olup olmadığını denetleyemez. Kambiyo senedine dayalı takipte icra memuruna senedi inceleme yükümlülüğü verilmiştir. İcra memuru senedin vadesinin gelip gelmediğini ve kambiyo senedi vasfını taşıyıp taşımadığını incelemek zorundadır.
Ödeme emrinde, borçluya, takibe koyulan alacağı ve takip masraflarını 7 gün içinde ödemesi ya da ödemeyecekse borca itiraz etmesi gerektiği, borca kısmen veya tamamen itiraz edebileceği, imzaya itiraz edebileceği ve imzaya itiraz edecekse duruşmada hazır bulunması gerektiği, aksi halde takibe devam edileceği ihtar edilir. İcra dairesinin banka hesap numarası yazılır. Borçlunun 7 günlük süre içerisinde itiraz edilmemesi veya ödeme yapılmaması halinde mal beyanında bulunması gerektiği, aksi halde hapisle tazyik edileceği, hakikate aykırı mal beyanında bulunanların da hapisle cezalandırılacağı ihtarı da ödeme emrinde yer alır.
Ödeme emrini takiben borçlunun bulunması gereken mal beyanında borcu ödemeye yetecek miktarda mal gösterilmesi yeterlidir.
Daha önce ihtar edilmemişse, temerrüde düşürülmemişse, borçlu en geç ödeme emri ile temerrüde düşer.
Ödeme emri borç ilişkisinde bir yenileme yaratmaz. Ancak itiraza uğramamış bir ödeme emri borç ikrarı anlamındadır. Yani adi senede dayalı olarak girişilmiş bir takipte senetteki imzaya itiraz edilmemişse, imza ikrar edilmiş kabul edilir. Sonuç olarak alacaklının elindeki senet 68/1 anlamında bir belgeye dönüşür.
Borçlu ödeme emrinin sonunda şu davranışlardan birisini sergileyebilir.
Borçlu, takip masraflarıyla birlikte borcunu öder.
Borçlu, itiraz edebilir.
Borçlu mal beyanında bulunabilir. Aksi halde hapisle tazyik edilecektir.
Borçlu şikâyette bulunabilir. Tebliğin usulsüz olduğunu, ödeme emrinde bulunması gereken bir kaydın bulunmadığını söyleyebilir. Şikâyet tek başına takibi durdurmaz. Eğer icra mahkemesi iddiayı ciddi bulursa takibi durdurabilir.
Borçlu hareketsiz kalır. Bu durumda mahkeme borç kesinleşir.
Ödeme emri iki nüsha olarak düzenlenir. Bir nüshası borçluya gönderilir ve bir nüshası dosyada tutulur. Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte rehinli mal borçluya değil de üçüncü kişiye aitse, ayrıca rehinli malın sahibi üçüncü kişiye de haber verilir. Mal ortaklığı rejiminde diğer eşe de tebligat yapılır.
Tebligat, takip talebinden itibaren 3 gün içinde yapılmalıdır. Bu süreye uyulmaması şikâyet sebebidir.
Bir borçluya karşı aynı gün birden fazla takip yapılıyorsa, ödeme emirlerinin aynı günde gönderilmesi gerekir.
İtiraz
Borçlu, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde itirazda bulunabilir. İtiraz takibi durdurur. İtiraz süresinde yapılmamışsa hüküm ifade etmez. İtiraz yazılı veya sözlü yapılabilir. Sözlü yapılmışsa zapta geçirilir.
Borçlu, müşterek borçlu, birlikte takip edilen kişi, takip borçlusu tereke ise her mirasçı itiraz etme hakkına sahiptir.
İtiraz, takibi yürüten icra dairesine veya başka bir icra dairesine yapılabilir. Borçlu, itiraz ederken yurtiçinde bir adres bildirmek zorundadır.
İtiraz geri alınabilir. Mehazda ise, icra mahkemesine intikal etmiş itiraz geri alınamaz.
İtiraz edilmemiş bir ödeme emri, medeni yargılamanın yerini alır.
İtiraz sebep içermese dahi takibi durdurur. Borçlu itiraz sebepleri ile bağlıdır. Borçlu itirazında sebep göstermemişse icra mahkemesi önünde yapılan itirazın kesin kaldırılması ve itirazın geçici kaldırılması prosedürlerinde sadece senet metninden anlaşılan itirazları ileri sürebilir. İcra mahkemesi itirazın genişletilmesi yasağını resen gözetecektir. Yargıtay’a göre, alacaklı izin verirse borçlu itiraz sebeplerini genişletebilir. Genel mahkeme önünde görülen itirazın iptali davasında ise borçlu itirazında gösterdiği sebeplerle bağlı değildir.
Kısmi itirazda miktar açıkça gösterilmelidir. Eğer miktar gösterilmemişse borca itiraz edilmemiş sayılır. Mehazda ise, kısmi itirazda miktar açıkça gösterilmemişse borcun tamamına itiraz edilmiş sayılmaktadır.
İtiraz sebepleri maddi hukuktan ve takip hukukundan doğabilir. İtiraz sebebinin niteliği itirazın sonuçlarını değiştirmez.
Alacağın varlığı, alacağın miktarı, alacağın muacceliyeti gibi hususlar maddi hukuktan doğan itiraz sebepleridir.
İcra dairesinin yetkili olmadığı, alacağın para veya teminat alacağı olmadığı, takibin mükerrer olduğu, somut olayda takibin Bakanlar Kurulu kararı ile yasaklanmış olduğu, iflas kapandıktan sonra yeni mal iktisap edilmediği, iflasın ertelenmesi kararının verildiği itirazları takip hukukuna ilişkin itirazlardır.
İtirazın süresi içinde yapılıp yapılmadığı icra dairesi tarafından resen incelenir. Süresi içinde yapılmamış itirazın kabul edilmesi şikâyet sebebidir.
Hak düşürücü itiraz süresi mücbir sebeple kaçırılmış ise gecikmiş itiraz yoluna başvurulabilir. Süre objektif veya sübjektif imkânsızlıktan dolayı geçirilmiş olabilir. Sübjektif imkânsızlığa örnek olarak ağır hastalık veya askerlik görevi, objektif imkânsızlığa deprem gösterilebilir. Gecikmiş itiraz paraya çevrilme anına kadar kullanılabilir. Paraya çevirme anından sonra ancak istirdat davası yoluna başvurulabilir. Her halde engelin kalkmasından itibaren 3 gün içinde gecikmiş itiraza başvurulmalıdır. Gecikmiş itirazın yapılacağı makam icra mahkemesidir. Gecikmiş itirazda, asıl itiraz sebebi de bildirilmelidir. Gecikmiş itiraz icra takibini kendiliğinden durdurmaz. Mahkemenin mazereti kabul ederse takip durur. Aynı celsede alacaklı itirazın kaldırılmasını talep ederse itirazın kesin kaldırılması incelemesi yapılır ve takibe devam edilir.
İtirazlar borca itiraz ve imzaya itiraz olarak ikiye ayrılır. Eğer borca itiraz edilmişse itirazın kesin kaldırılması prosedürüne veya itirazın iptali davası yoluna, eğer imzaya itiraz edilmişse itirazın geçici kaldırılması prosedürüne veya itirazın iptali davası yoluna başvurulabilir.
İtirazın Kesin Kaldırılması
Borçlunun itirazıyla duran takibe devam edilebilmesi için itirazın bertaraf edilmesi gerekir. Borca itiraz edilmesi halinde başvurulabilecek yollardan birisi de itirazın kesin kaldırılması yoludur.
İtirazın kesin kaldırılması yolu,  itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren 6 aylık hak düşürücü süreye tabidir.
İtirazın kesin kaldırmasını isteyen alacaklı 68/1’de sayılan belgelere dayanmalıdır. Bazı alacaklar için 68/b’de sayılan belgelere dayanılması da yeterli kabul edilmiştir.
68/1’e göre, kayıtsız şartsız borç ikrarını havi ve imzasına itiraz edilmemiş adi senetler, kayıtsız şartsız borç ikrarını havi düzenleme veya onaylama biçimindeki noter senetleri, özel kanunlarında itirazı kesin kaldırmaya elverişli olduğu belirtilmiş kayıtsız şartsız borç ikrarını havi resmi belgeler itirazı kesin kaldırmaya elverişlidir.
Bu belgelere dayanılıyorsa belgede ilgili alacak miktarının açıkça yer alması ve alacağın belirlenebilir nitelikte olması gerekir. Senedin altında imza olması gereklidir. İmza geçerli bir elektronik imza da olabilir. Ancak e-postalar kayıtsız şartsız borç ikrarı içerse de yeterli değildir.
Kredi kuruluşları 68/b’de sayılan belgelere dayanarak itirazın kesin kaldırılmasını isteyebilirler. Krediyi kullandıran tarafın kullanan tarafa noter aracılığıyla gönderdiği ve tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde itiraz edilmemiş hesap özeti veya itiraz edilmemiş ihtarnameler, kredi kuruluşlarının kredi alacakları için kesin kaldırmaya elverişli belgelerdir. Borçlu, krediyi kullandıran tarafa yeni adres bildirilmemişse eski adrese yapılan tebliğ usulüne uygun kabul edilir ve hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Hesap özetine itiraz etmemiş olan borçlu, bu belgede kendisine izafe edilen imzaya itiraz edemez.
Alacaklının elinde böyle bir belge olsa dahi borçlu borcun sona erdiğini ispatlarsa alacağın kesin kaldırılması talebi reddedilir.
Borcun varlığının kabul edildiği varsayımında, malın telef olduğuna, ayıplı olduğuna dair itirazlar gibi maddi hukuka yönelik itirazlar icra mahkemesi tarafından incelenemez. Böyle bir itirazda borcun varlığına itiraz edilmediği ve böyle bir hususu icra mahkemesinde ispatlama imkânı olmadığı için itirazın kesin kaldırılmasına karar verilecektir.
İtirazın kesin kaldırılması talebi kabul edilirse, alacaklının talebinin varlığı halinde, borçlu takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilir. İtirazın kesin kaldırılması talebi reddedilmişse alacaklı borçlunun talebi üzerine takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilir.
Alacaklı borçlunun itirazında gösterdiği belgedeki imzaya itiraz eder ve mahkeme bu imzaya itirazı kabul etmezse alacaklı takip konusu alacağın %10’u oranında para cezasına mahkum edilir.
İtirazın Geçici Kaldırılması
İtiraz süresinde imzaya itiraz edilmişse alacaklı itirazın kendisine tebliğinden itibaren 6 ay içinde itirazın geçici kaldırılması yoluna başvurabilir.
İtirazın geçici kaldırılması icra mahkemesinden talep edilir. İmzaya itiraz eden borçlu icra mahkemesi nezdinde yapılacak duruşmada hazır bulunmak zorundadır. Eğer duruşmada hazır bulunmazsa itirazın geçici kaldırılmasına karar verilir. Yargıtay, mutlaka imza hakkında bilirkişi incelemesi yapılmasını aramaktadır.
İmzanın borçluya ait olduğu anlaşılırsa itirazın geçici olarak kaldırılmasına karar verilir. İtiraz geçici olarak kaldırılırsa alacaklı geçici haciz isteme hakkı kazanır. Geçici haciz kesin hacze dönüşmedikçe, borçluya paraya çevirmeyi isteme hakkı vermez.
Alacaklının talebinin varlığı halinde, itirazın geçici kaldırılmasına karar verilirse borçlu takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilir. İtirazın geçici kaldırılması talebi reddedilmişse alacaklı borçlunun talebi üzerine takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilir.
İmzaya itiraz edilir ve daha sonra bu itiraz kaldırılırsa, imzaya itiraz eden borçlu alacağın %10’u tutarında para cezasına ayrıca mahkum edilir.
Eğer borçlu borçtan kurtulma davası açarsa bu tazminatın ve para cezasının ödenmesi bu davanın sonuna kadar ertelenebilir.
Borçtan Kurtulma Davası
Borçlu, itirazın geçici kaldırılması kararının kendisine tebliğinden itibaren verilen 7 günlük sürede borçtan kurtulma davası açabilir. Borçtan kurtulma davası genel hükümlere görülür. Alacaklı bu davada takibin konusunun varlığını, vadesinin geldiğini ispat etmek zorundadır. Eğer borçlu, süresi içinde borçtan kurtulma davası açmazsa veya dava reddedilirse geçici haciz kesin hacze dönüşür. Borçtan kurtulma davası, takibin yapıldığı yer mahkemesinde ve alacaklının yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.  Görevli mahkeme ise borcun niteliklerine göre belirlenir. Örneğin ticari bir borç varsa, o bölgede ticaret mahkemesi varsa orada görülür.
Borçtan kurtulma davası bir menfi tespit davasıdır. Bu davanın açılabilmesi için alacağın %15’i oranında paranın veya ikame değerin depo edilmesi gerekir.
Borçtan kurtulma davası sonucunda verilen hüküm, kesin hüküm teşkil eder. Ayrıca takip şeklen kesinleşmiş olur.
Borçtan kurtulma davasında haksız çıkan taraf, dava veya hükmolunan şeyin yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere münasip bir tazminata mahkum edilir. Burada talep aranmaz.
İtirazın İptali Davası
Alacaklı itirazı bertaraf etmek için itirazın kendisine tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde itirazın iptali davası açabilir.
İtirazın kesin kaldırılması talebi reddolunan alacaklı, eğer 1 yıllık süre henüz geçmemişse itirazın iptalini genel mahkemede isteyebilir. Zira itirazın kaldırılması talebine ilişkin verilen karar kesin hüküm teşkil etmez.
İtirazın iptali davasının hukuki niteliği tartışmalıdır. Bu davanın tespit davası olduğunu ileri sürenler de, tahsil amaçlı alacak davası olduğunu ileri sürenler de vardır. Eğer dava alacak davasıysa, genel mahkemede alınan hükümden sonra takibe ilamlı takip olarak devam edilebilecektir. Yargıtay’ın her iki yönde de kararı vardır. Bir kararına göre, alacak talebi ve icra inkar tazminatı talebi itirazın tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde açılmış aynı davada görülüyorsa, bu dava itirazın iptali davası niteliğindendir. Hakimin davaya bakarken, davanın niteliğinin ne olduğunu taraflara soru sorarak kesinleştirmesi gerekmektedir.
İtirazın iptali davasında, takip tarihinde itiraz konusu alacağın var olup olmadığı tespit edilir. Mahkeme her türlü delili inceleyebilir. Ancak bu hukuki işleme yönelik bir davadır ve belirli değeri aşan davalarda senetle ispat kuralı geçerlidir.
Muaccel olmayan bir borç için takip yapılmışsa itirazın iptali davasının reddi gerekir. Dava görülürken, borç muaccel olursa dava şartı sonradan ikame edildiği için davanın bu baştaki noksanlık sebebiyle reddedilmemesi gerekir.
Dava kabul edilirse, hükmün kesinleşmesi beklenmeden haciz istenebilir.
Hukukumuzda alacaklı veya borçlu lehine icra inkar tazminatına hükmedilebilir. Borçlunun itirazın iptali davasını kaybetmesi, icra inkar tazminatına mahkum edilmesi için yeterlidir. Alacaklının icra inkar tazminatına mahkum edilmesi için ise, alacaklının davayı kaybetmesi yetmez, aynı zamanda kötüniyetli olması gerekmektedir.
Doğumu anında, alacağın miktarı bilinebiliyorsa burada likit bir alacak vardır. Likit olmayan bir alacak için takip yapılmışsa, borçlu bu borca itiraz etse dahi icra inkar tazminatına mahkum edilmez. Haksız fiilden kaynaklanan alacaklar likit değildir. Sebepsiz zenginleşme, munzam zarar alacağı, cezai şart ve vade farkı ile ilgili alacaklar da likit değildir. Bu tür alacakların konu alındığı takiplerde, takibe itiraz sonucunda icra inkar tazminatına hükmedilmez.
Mal Beyanı
Borçlunun mal beyanında bulunması gereken durumlarda borcunu karşılamaya yetecek miktarda malın cinsini ve niteliklerini beyan etmesi yeterlidir.
Ödeme emrine itiraz edilmemişse 7 günlük süre içerisinde, itirazın kaldırılması kararlarının tefhim veya tebliğinden itibaren 3 gün içinde, ilamlı takipte icra emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde mal beyanında bulunulmalıdır. Bu sürenin geçmesinden sonra mal edinilirse, bu malların da edinme tarihinden itibaren 7 gün içinde beyan edilmesi gerekir.
Beyan edilecek mallar, borçluya ait, ekonomik değeri haiz, devredilebilir nitelikte mallardır. Bu özelliklere sahip mallar haczi kabil mallar olarak da bilinir.
Mal beyanı yükümlülüğüne aykırı davranışlar cezalandırılır. Borçlu, mal beyanında bulunmazsa, 3 aya kadar tazyik hapsine mahkum edilebilir. Mal beyanında gerçeğe aykırılık tespit edilirse 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası verilir.
Haciz
Haciz alacaklı yararına bir tür rehin hakkı doğurmaz. Öncelik prensibinin uygulandığı sistemlerde ise rehin hakkı doğurmaktadır. Bizim sistemimizde takip alacaklısı bir öncelik hakkı elde etmez. Başka alacaklılar hacze iştirak ederlerse haciz koyduran alacaklının önüne geçebilirler.
Haczedilmeyen Mallar
Haczedilemeyen mallar İcra İflas Kanunu ve bazı özel kanunlarda belirlenmiştir.
Devlet malları haczedilemez. Vakıf üniversitelerinin malvarlığı bu bağlamda devlet malı sayılmaz.
Belediyelerin kamu hizmetinde fiilen kullanılan malları ve mevduat hesaplarındaki vergi, resim, harç gelirleri haczedilemez. Malların fiilen kamu hizmetinde kullanılıp kullanılmadığını İcra Mahkemesi takdir edecektir.
Borçlunun kendisinin ve ailesinin sosyal statüsüne ve haline münasip evi haczedilemez. Evin kıymeti fazla ise haline münasip bir yer alınabilecek bir miktar borçluya bırakılmak üzere ev haczedilerek satılır. Çift aleti, ziraat aleti, arazi gibi diğer mallarda da bu uygun bir miktarı borçluya bırakılmak üzere haczedip satma usulü uygulanabilir. Örneğin mesleki aletlerin değeri fazla ise bu kapsamda satılıp daha uygun bir modelinin alınması için gerekli bedelin borçluya verilmesi uygundur. Mesleki alet korumasından yararlanabilmek için, borçlunun münhasıran bu meslekle iştigal ediyor olması gerekmektedir. Dolmuşçunun dolmuşu, taksicinin taksisi ise sermaye ağırlıklı unsurlar olduğu için bu kapsamda değildir.
İcra müdürü malın haczi kabil bir mal olup olmadığını denetlemeye yetkili ve görevlidir. İcra müdürünün haciz koymaktan imtina etmesi halinde alacaklı şikâyet başvurusu yapabilir.
Haczedilmezlikten Feragat
Haczi caiz olmayan malların haczedilebileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar hükümsüzdür. Ancak borçlu haczedilmezlik defisini kullanmayarak bu haktan kendisi feragat edebilir. Hacizden feragat sadece söz konusu takip için etki eder.
Mahcuz mallar üzerinde borçlandırıcı işlem yapılabilir. Ancak mahcuz mallar hakkında tasarruf edici işlem yapılamaz.
Yargıtay borçlunun evine ipotek koyulmuşsa, borçlunun bu ev üzerinde mesken ihtiyacı olmadığını ve bu sebeple evin haczedilemezliğinden feragat ettiğini kabul etmektedir. Ancak bu görüş, kanunun açık hükmü karşısında ve borçlunun borcu ödemeyi tasarlayarak ipotek tesis etmesi sebebiyle isabetli değildir. Yargıtay kendi görüşüne de istisna getirmiştir. İpotek mesken konut kredisi, esnaf kredisi veya zirai kredi gibi borçlara teminat olarak verilmişse veya kanunen zorunlu olarak kurulmuşsa borçlu mesken iddiasında bulunabilir.
Hacizde Tertip
Hacizde tertip gradus executionis kuralı olarak da bilinir. Kanun haciz memurunun alacaklının ve borçlunun menfaatlerini gözeteceğini öngörmüştür. Bu sebeple bizim hukukumuzda hacizde tertip kuralının var olduğunu kabul etmek gerekir. İsviçre sisteminde malların haczedilme sırası açıkça sayılmıştır.
Haczin Kapsamı
Haciz aşamasında takip konusu alacağı ve masrafları karşılamaya yetecek kadar mala haciz koyulması gerekmektedir. Hacze iştirak kurumunun varlığı ve başka alacaklılar sebebiyle teminatın azalması tehlikesi, takip konusu alacak miktarından daha fazla malın haczedilmesini haklı göstermez.
Muhafaza Tedbirleri
Haciz sırasında para, kıymetli evrak ve altın gibi kıymetli menkullere el konulması gerekir. Bedeli alacaklıdan peşin alınmak kaydıyla menkul mallara da el koyulmayabilir.
Borçlunun üçüncü kişilerdeki haklarına haciz koyulabilir. Alacağa haciz koyulmuşsa icra dairesi vadesi gelen alacağı tahsil eder.
Gayrimenkule ilişkin hacizler, tapu siciline kaydedilir.
Yetişmemiş mahsullere haciz koyulabilir. Arazi başkasına, mahsul başkasına ait ise sadece mahsule de haciz koyulabilir.
Şahsa sıkı sıkıya bağlı intifa hakkına haciz koyulması mümkün değildir. Ancak devredilebilir nitelikteki intifa hakkına haciz koyulabilir. Haciz koyulan intifa hakkıyla ilgili üçüncü kişilere ihbar yapılır.
Şirket paylarına haciz koyulabilir. Anonim şirkette hisse senetleri çıkarılmış ise, bu kıymetli evraklara fiilen el koyulur. Eğer hisse senedi çıkarılmamış ise, şirketteki pay defterine haciz işlenebileceği gibi, şirkete tebliğ yoluyla da haciz gerçekleştirilebilir. Ortağa düşen kar payına ve ortağın şirketteki payına haciz koyulabilir. Ortağın kar payından borç tahsil edilemiyorsa, şirketin tasfiyesi istenir ve ortağa düşen tasfiye payından alacaklının hakkı tahsil edilir.
Borçlunun üçüncü şahıslardan olan alacaklarına haciz koyulabilir.
Alacağa haciz koyulurken öncelikle birinci haciz ihbarnamesi gönderilir. İhbarnamede, borcun sadece icra dairesine ifa edilebileceği, böyle bir borç yoksa buna itiraz edilmesi gerektiği, 7 gün içinde itiraz edilmezse borcun kişinin zimmetinde sayılacağı ihtar edilir. Bu bildirimden sonra borçlu, takip borçlusuna ödeme yapamaz.
İkinci haciz ihbarnamesinde birinci haciz ihbarnamesinin sonuçları belirtilir ve yeniden bir itiraz imkânı verilir.
İkinci haciz ihbarnamesinden sonra üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilir. Bu ihbarnamede borcun kişinin zimmetinde sayıldığı, ancak 15 gün içinde menfi tespit davası açarsa borcu ödemekten kurtulabileceği ihtar edilir. Menfi tespit davası açıldığına dair belge, üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren 20 gün içinde icra dairesine götürülmelidir.
Borçlunun Hukuki Durumu
Borçlu, alacaklının muvafakati ve icra dairesinin izni olmadan hacizli mal üzerinde tasarruf edemez. Üçüncü kişilerin iyiniyetli iktisapları korunur.
Borçlunun alacaklıları zarara sokmak maksadıyla malvarlığını azaltıcı borçlandırıcı işlemlerde bulunması bir icra iflas suçudur. Borçlunun borçlandırıcı işlemi eğer malvarlığını azaltma olarak nitelendirilebilirse, bu işlem alacaklıya zarar verdiği ölçüde geçersizdir.
Haciz İşlemleri
Haciz sırasında bir tutanak tutulur ve tutanak borçluya imzalatılır.
Eğer borçlunun gıyabında haciz yapılmışsa, borçlu hacze karşı beyanda bulunması için davet edilir. Bu bildirime uygulamada “103 davetiyesi” denir. Haciz alacaklı ve borçlunun gıyabında yapılmışsa, her ikisine de “103 davetiyesi” gönderilir. Bu bildirimde alacaklı ve borçlunun haciz tutanağını tetkik etmesi istenir. Eğer borçlunun gıyabında haciz yapılmış ve “103 davetiyesi” gönderilmemişse, alacaklının satış talebi dikkate alınmamalıdır.
Bu davetiyenin gönderilmesinden sonra, borçlu hacze yönelik şikâyetlerde bulunabilir. Örneğin, haczi kısmen caiz olan malların haczedilemeyecek kısmının haczedilmiş olması, haczi yasak olan malların haczedilmiş olması gibi hususlar şikâyet konusudur.
Hacze gidildiğinde hiç mal bulunamazsa durum tutanağa işlenir. Tutanak bu durumda kesin aciz belgesi yerine geçer. Bir takım mallar bulunmuş ama alacak tam karşılanmamışsa bu da tutanağa işlenir. Tutanak bu durumda geçici aciz vesikası yerine geçer.
Mahcuz Mala İstihkak Davası
Bir malın haciz kabil mal olması için ekonomik değerinin olması, devredilebilir nitelikte olması ve borçluya ait olması gerekmektedir.
Üçüncü kişilere ait mallara haciz koyulursa hak sahipleri istihkak davası açabilir. Üçüncü kişilerin mülkiyet hakları, sınırlı ayni hakları, etkisi güçlendirilmiş şahsi hakları, malın iadesine ilişkin şahsi hakları istihkak davasına konu olabilir.
Borçlunun zilyetliğinde bulunan ama üçüncü kişiye ait mal haczedilirken üçüncü kişi oradaysa, istihkak iddiasını kendisi ileri sürebilir. Eğer orada değilse bile borçlu, mal sahibi tarafından itiraz edilmedikçe üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunabilir. Bu durumda icra dairesi üçüncü kişiye durumu tebliğ eder. Tebliğden itibaren 7 gün içinde istihkak davası açılmazsa hak düşer. Borçlu üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunmamışsa, üçüncü kişi haczi öğrenmesinden başlayarak 7 gün içinde iddiasını ileri sürmelidir.
Bir malın zilyedi o malın maliki sayılır. Borçlu ile bir başkası malı birlikte ellerinde bulunduruyorlarsa, borçlunun mala malik olduğu kabul edilir. Bu karinenin aksi ispat edilebilir.
Üçüncü kişinin zilyetliğinde olan borçluya ait olduğu düşünülen bir mala haciz koyulmuşsa üçüncü kişi istihkak iddiasını ileri sürmelidir. Mal üçüncü kişinin zilyetliğindeyken haczedildiği için istihkak davasını takip alacaklısı üçüncü kişiye karşı açar. Süresinde dava açmazsa haciz kaldırılır.
İstihkak iddiası borçluya ve alacaklıya bildirildikten sonra 3 gün içinde bunlar iddiaya itiraz etmezlerse, iddia edilen hak mülkiyet ise haciz kalkar, mülkiyet değilse o hakla yüklü olarak işlem görür. İtiraz halinde icra mahkemesi iddiayı ciddi bulursa takibin ertelenmesine karar verir. İddiayı ciddi bulmazsa takibin devamına karar verir. Bu karardan itibaren 7 gün içinde davanın açılması gerekir.
Mal üçüncü kişinin elindeyken haczedilirse, takip alacaklısı istihkak iddiasının iptali için actio pavliana açabilir.
Mükellefiyetler listesine itiraz hakkı istihkak davası açılarak kullanılır.
Mahcuz mala istihkak davası sadece söz konusu takipte etkisini gösterir.
Davanın açılması, satış isteme süresini durdurur.
Yetkili mahkeme, takibin devamına karar veren icra mahkemesidir. Dava basit yargılama usulüne tabidir ve adli tatilde de görülebilir. Genel hükümlere tabidir. Delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi geçerlidir. İstihkak davasında verilen hüküm maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez.
Hacze İştirak
Haciz Türk hukukunda, takip alacaklısı lehine bir rüçhan hakkı doğurmaz. Bir takip alacaklısının koydurduğu hacze kanuni şartları sağlayan alacaklılar iştirak edebilir.
Hacze iştirak edebilmek için, iştirak etmek isteyen kişinin alacağı için haciz koydurmaya hakkının olması, alacağını kanunda sayılan belgelerden birisine dayandırması, talebini para vezneye girene kadar yöneltmiş olması ve alacağının takip konusu alacaktan daha önce doğmuş olması gerekir. Hacze iştirak için alacağın dayandırılabileceği belgeler düzenleme ve onaylama biçimindeki noter senetleri, ilamlar, resmi makamların usulüne göre verdiği belgelerdir.
Aciz vesikası resmi makamların usulüne göre verdiği belgelerdendir. İmzası ikrar edilmiş adi senet ise bu belgelerden değildir.
İsviçre Hukuku’na göre hacze iştirak süresi 30 gün, imtiyazlı iştirak süresi 40 gündür. İsviçre’de imtiyazlı iştirak hakkı sahibi kişilere ilk hacizden sonra bildirim yapılır. Bizim hukukumuzda para vezneye girinceye kadar hacze iştirak edilebilir.
Hacze iştirak gerçekleşince bu husus tutanağa geçirilir. Tutanağın kurucu etkisi vardır.
Hacizle elde edilen kısım takip alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmezse, sıra cetveli düzenlenir. Hacze iştirak edenler ilave haciz isteyebilirler. İcra müdürü, resen ilave haciz yapamaz.
Satıştan sonra elde edilen tutar alacaklıların alacağını karşılamaya yetmezse tamamlama haczi yapılır. Tamamlama haczi ilave hacizden farklıdır. İcra müdürü tarafından resen yapılır ve mallar da resen satılır.
Maaş ve ücret haczinde bir alacaklının borcu ödenmeden bir diğer alacaklının alacağı için ödeme yapılamaz.
Kesin hacizden önce ihtiyati haciz koydurmuş kişiler de kesin hacze iştirak edebilmek için belgelendirme, süre ve öncelik şartını sağlamış olmalıdırlar. Kesin hacizden sonra ihtiyati haciz koydurmuş alacaklılar hacze iştirak edemez.
Hacze iştirak eden alacakların tamamı adi alacaklı ise, bu alacaklılar zarar ortaklığı hükümleri çerçevesinde alacaklarını orantılı olarak alırlar. Örneğin 400.000 TL toplam alacak olmasına rağmen 100.000 TL elde edilmiş ise, alacaklıların hepsi alacağının ¼’ünü alır.
İsviçre hukukunda grup sistemi bulunur. Takip yapmış ve kendisine haciz isteme hakkı gelmiş olan herhangi bir alacaklı, hacizden itibaren ilk 30 günde başvurmuşsa, herhangi birisi tarafından koydurulmuş bir hacze iştirak edebilir. İlk 30 günden sonra başvuran kişiler, ikinci 30 günde, üçüncü 30 günde başvuranlar olarak grup oluşturur.
Hacze iştirak eden alacaklıların bazıları imtiyazlı olabilir. Bu kişiler alacaklarını kanunda sayılan sıraya göre adi alacaklılardan önce alırlar. Daha sonra adi alacaklılar kalan parayı paylaşır.
Sırasıyla; işçi alacakları, nafaka alacakları, başka kanunlarda imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklar imtiyazlıdır. Bundan sonra adi alacaklılar gelir.
İmtiyazlı alacak ve hacze imtiyazlı iştirak birbirlerinden farklı şeylerdir. İmtiyazlı alacaklılar normal takip prosedürünü izleyip hacze iştirak ettikten sonra alacaklarını paradan öncelikli olarak alırlar. Hacze imtiyazlı iştirak hakkı olan alacaklılar giriş muhakemesini atlama hakkına sahiptir.
Borçlunun eşi, borçlunun çocukları, nafaka alacaklıları, ölünceye kadar bakma alacaklıları hacze imtiyazlı iştirak hakkına sahiptir.
Bu kişiler takipsiz olarak hacze iştirak edebildikleri için, bunların talepleri borçlu ve alacaklıya bildirilir. Borçlu ve alacaklı 7 gün içinde itiraz etmezse, alacaklıların isimleri doğrudan sıra cetveline geçirilir. Ancak bunlar itiraz ederlerse, hacze iştirak talebinde bulunan kişinin 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde dava açması gerekir. Dava açarsa bu kişi geçici olarak iştirak ettirilir. Dava açmazsa iştirak talebi dikkate alınmaz.
Paraya Çevirme
Mahcuz malların paraya çevrilmesi için haczi koyduran veya iştirak eden alacaklıların, alacaklıların haleflerinin, borçlunun veya mal üçüncü kişiye aitse malikin talebi gerekir. Ama malın değeri hızla düşmekteyse mallar icra müdürü tarafından resen paraya çevrilebilir.
Satış istemi yazılı veya sözlü olarak yapılabilir. Satışı isteyen, satışla ilgili giderleri peşin olarak öder.
Tamamlama haczi kapsamında resen haczolunmuş mallar resen paraya çevrilir.
Geçici haciz ve ihtiyati haciz satış isteme hakkı vermez.
Paraya çevirmeyi isteme süresi, hacizden itibaren, menkuller için 6 ay, gayrimenkuller için 1 yıldır. Süreler hak düşürücü niteliktedir.
Mahcuz mala istihkak davası süresince, geçici haciz süresince, konkordato mühleti içinde, Bakanlar Kurulu kararı ile olağanüstü mühlet verildiyse bu sürede, İflas erteleme süresince, sermaye şirketlerinin yeniden yapılandırılması halinde mahkemece bu hususta karar verilmişse satış isteme süreleri işlemez.
Satış isteme sürelerini durduran bir diğer husus, taksitle ödeme sözleşmesidir. Hacizden önce yapılan taksitle ödeme sözleşmesi ihlal edilmedikçe satış sürelerini durdurur. Ama bunun çok uzun sürelere yayılmasını önlemek amacıyla, taksitlerin 10 yılı aşmaması gerektiği, aştığı takdirde sürelerin kaldığı yerden işlemeye başlayacağı öngörülmüştür. Hacizden sonra borçlu kanuni şartları yerine getirirse  taksitle ödeme sözleşmesinin geçerli olması için alacaklının muvafakati aranmaz. Bu durumda da satış isteme süreleri durur.  Bu şartlar, borçlunun ilk taksiti peşin ödemesi ve kalan borcu 3 ayı geçmeyecek bir sürede, 2, 3 veya 4 taksitte ödemeyi taahhüt etmesidir.
Haciz sırasında mala kıymet takdiri yapılır. Mala yapılan kıymet takdiri, satış şartnamesi yapılırken yenilenmelidir. Malın üzerindeki ayni yükler de kıymet takdirinde ortaya çıkar. Borçlu ve alacaklı kıymet takdirine itiraz edebilir. Kıymet takdiri kesinleşmeden satış yapılamaz. Bu süre içinde de satış isteme süresi işlemez.
Satış talebinde bulunmak, icra dairesini malı satma zorunluluğu içinde bırakır. Eğer menkuller 2 ayda, gayrimenkuller 3 ayda satılmazsa alacaklının şikâyet hakkı doğar.
İhalede karşılama prensibine uyulur. 5 Ocak’a kadar yapılan artırmalarda ulaşılması gereken değer malın tahmin edilen değerinin %50’si ile satış ve paylaştırma giderlerinin toplamıdır. Bu değere ulaşılamazsa ikinci artırma yapılır. İkinci artırmada da aynı değere ulaşılmalıdır. Her iki artırmada da rüçhan hakkı olan alacak varsa, bu alacakların toplam değeri ile satış ve paylaştırma giderlerinin toplamına ulaşılmalıdır. Karşılama prensibine uyulmayan ihaleler, ihalenin feshi yoluyla iptal edilebilir.
Gayrimenkullerin Paraya Çevrilmesi
Cüzi takipte gayrimenkuller sadece ihale yoluyla satılabilir. İflas yolunda ise alacaklılar toplantısında pazarlık usulüyle satışa karar verilebilir. Pazarlık usulüyle satışta da karşılama ilkesinden vazgeçilemez.
Açık artırma suretiyle veya pazarlık usulüyle yapılan satışın iptali İcra Mahkemesi’nden istenebilir.
Bir gayrimenkule haciz koyulduktan sonra 1 yıl içinde satış istenmelidir. Satış talebinden sonra 2 ay içinde satış gerçekleştirilmelidir. Satışın 2 ay içinde yapılmamış olması şikâyet sebebi olabilir ama satışın geçersiz sayılması sebebi olamaz.
Satışın yapılabilmesi için mükellefiyetler listesinin kesinleşmiş olmalıdır. Mükellefiyetler listesine itiraz edilmiş ve itiraz davası henüz sonuçlanmamış ise satış ertelenir.
Borçlu, satışa çıkartılmış ve ihale günü tespit edilmiş bir malı dahi, borcu ve masrafları ödeyerek satıştan kurtarabilir.
Mahcuz gayrimenkuller birden fazlaysa bunların satışı ayrı ayrı yapılmalıdır. Bunların hepsi için ayrı satış şartnamesi oluşturulur ve hepsi ayrıca ihaleye çıkartılır. Bu usule aykırılık halinde satış iptal edilebilir.
İlk olarak açık artırmanın ilanının yapılması gerekir. Bu potansiyel alıcıların ihaleyi öğrenmesini sağlar. Aynı zamanda gayrimenkul üzerinde hak iddia edenlerin ilamdan itibaren 15 gün içinde başvurarak hak iddialarını bildirmesini sağlar. Hak iddiası ayni veya etkisi güçlendirilmiş şahsi bir hak için olabilir. Tapu memuru tapuda kaydedilmiş hakları resen dikkate alır. Tapuya geçmemiş ve bildirilmemiş hak iddiaları, sürenin dolmasından sonra ileri sürülemez. Bildirilmeyen haklar satışla birlikte sona erer. Temerrüt faizi ve takip masrafları da bildirilmelidir. 15 günlük sürenin eski hale iadesi istenemez.
Gazete yoluyla ilanda; tahmin edilen değere, taşınmazın özelliklerine, birinci ve ikinci ihalenin yapılacağı yer, gün ve saate, artırmaya iştirak edeceklerin %20 teminat yatırması veya buna ilişkin teminat mektubu tevdi etmesi gerekliliğine, satış şartnamesinin nereden temin edileceğine, ipotek sahibi alacaklıların ve diğer ilgililerin ilandan itibaren hak iddialarını 15 gün içinde icra dairesine bildirmeleri gerektiğine yer verilir. Mecra ile ilgili irtifak hakkı, geçit irtifak hakkı bildirilmeseler dahi tanınır.
Daha sonra mükellefiyetler listesi hazırlanır. Bildirilen ve tapudan anlaşılabilen haklar mükellefiyetler listesinde gösterilir. Alacaklı ve borçlu mükellefiyetler listesinin tebliğinden itibaren 3 gün içinde mükellefiyetler listesine itiraz edebilir. İtiraz edilmez ve hak iddiası borçlu ve alacaklı tarafından kabul edilirse gayrimenkulün bunlarla yüklü olduğu kabul edilir. Taşınmaz da bu şekilde satışa geçilir. Mükellefiyetler listesine itiraz dava yoluyla olur.
İtiraz edilirse icra müdürü dosyayı icra mahkemesine verir. Mahkeme takibin devamına veya durmasına karar verebilir.
Mükellefiyetler listesi kesinleşip kıymet takdiri yapıldıktan sonra satış şartnamesi hazırlanır.
Mükellefiyetler listesi satış şartnamesinin bir parçasıdır. Mükellefiyetler listesi ayrıca paraların paylaştırılması aşamasında sıra cetveline esas teşkil eder. Mükellefiyetler listesine karşı dava açılırsa mükellefiyetler listesi kesinleşmez ve satış şartnamesi hazırlanamaz. Satış şartnamesine karşı şikayet yoluna başvurulabilir ama kesinleşmiş mükellefiyetler listesi şikayete konu yapılamaz. Satış şartnamesi ihalenin asgari tutarını belirler. Satış şartnamesi, ihaleden 10 gün önce herkesin incelemesine hazır tutulur.
Hangi masrafların alıcıya ait olduğu şartnamede yazılıdır. Şartnamede yazılmamış bir masraf alıcıya yükletilemez.
Hacizden önce mala kıymet takdiri yapılmıştır. Uygulamada bundan sonra kıymet takdiri yapılmamaktadır. Aslında, mükellefiyetler listesinden sonra yeniden kıymet takdiri yapılmalıdır. Çünkü çıkan mükellefiyetler listesi ile taşınmazın değeri azalabilir. Kıymet takdiri yapıldıktan sonra kıymet takdirine karşı şikâyet yoluna başvurulabilir. Şikâyet yoluna süresi içinde başvurulmazsa yapılan kıymet takdiri 2 yıl için geçerlidir.
İhaleye katılımın bizzat olur. İhaleden 20 gün önceden 1 gün önceye kadar elektronik ortamda pey ileri sürülebilir. Daha sonra ihalede pey akçesi bizzat ileri sürülebilir. İkinci ihale için elektronik ortamda teklif verme beşinci günde başlar. Elektronik ortamda gelen tekliflerin karşılama prensibine uygun olması gerekir. Daha önceden elektronik ortamda ileri sürülen peyler varsa, ihale bunların en yükseğiyle açılır.
“Satıyorum, satıyorum, sattım.” şeklindeki beyanla ihale gerçekleşir ve bu beyan mülkiyetin geçişini sağlar. Gayrimenkul üzerindeki mülkiyet burada tescilden önce kazanılır. Dolayısıyla gayrimenkul üzerindeki hasar ve yarar da bu anda alıcıya geçer.
İhale bedeli peşin olarak ödenir. Ancak icra müdürü bedelin ödenmesi için 10 gün süre verebilir. Para ödenmeden önce tapuya mülkiyetin geçirilmesi için yazı yazılmaz. Tanınan 10 güne kadar süre içerisinde ödeme gerçekleşmezse ihale kararı kaldırılır. İhale kararının kaldırılması, ihalenin feshi değildir.
İhale kaldırılınca, alıcıdan sonra en yüksek peyi ileri sürmüş kişiye gayrimenkul kendisinin ileri sürdüğü bedelle teklif edilir. Eğer bu kişi 3 gün içinde müspet bir cevap vermezse, mahcuz mal yeniden ihaleye çıkarılır. Teklif yapılacak kişinin ileri sürdüğü peyinin de, sonraki ihalelerde yapılan tekliflerin de karşılama prensibine uygun olması gerekmektedir.
İleri sürdüğü peyi ödemeyip mütemerrit olanlar, sonraki satımın yapıldığı bedel ile kendi ileri sürdüğü bedel arasındaki farktan, alıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu olur. Aradaki farkı icra dairesi mahkeme kararı aramadan tahsil eder.
İhalenin ilk aşaması artırmaya hazırlıktır. Burada ilgililere bildirim yapılır, ihale ilan edilir, mükellefiyetler listesi ve satış şartnamesi hazırlanır. Mükellefiyetler listesinin kesinleşmesine göz yummuş ve itirazda bulunmamış kişi, daha sonra buna ilişkin hukuka aykırılığı ihalenin feshi sebebi olarak ileri süremez.
Daha sonraki aşama ihalenin yapılmasıdır. İhalede karşılama prensibine uyulması gerekmektedir. İhalede üç kere satıyorum beyanının yapılmaması, ihalede tellal bulunmaması, ekonomik bütünlük arz etmeyen birkaç malın aynı anda satılması, elektronik ortamda sürülmüş en yüksek peyden daha düşük bedelden ihalenin açılması, kanuna ve ahlaka aykırılık, ihaleye fesat karıştırılması gibi hususlar ihalenin yapılması sırasında çıkan hukuka aykırılıklardır ve ihalenin feshi sebebi oluşturur. Gayrimenkuller hakkında asılsız söylentiler başlatılması, ihaleye katılanlara cebir, tehdit, ikrah uygulanması, malın esaslı niteliklerinin yanlış gösterilmesi ihaleye fesat karıştırmaktır.
İhalenin feshinin ihaleden itibaren 7 gün içinde istenmesi gerekmektedir. Kişilerin en geç ihale günü bütün hukuka aykırılıkları öğrendikleri farz edilir. Hukuka aykırılık veya esaslı hata sonradan ortaya çıkarsa veya ihale usulüne uygun olarak ilan edilmemişse menfaati olan kişiler öğrenme tarihinden itibaren 7 gün içinde ihalenin feshini isteyebilir. İhalenin feshi, herhalde ancak ihale tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde istenebilir.
İhalenin feshinin istenebilmesi için bir hukuki yararın olması gerekmektedir. Satıcı, alıcı, ihaleye pey süren tüm kişiler hukuki yararları olduğu sürece ihalenin feshini isteyebilir.
İhalenin feshini isteyen kişi yurtiçinde bir adres göstermelidir.
İhale yapılıp yeni mülkiyet tapuda tescil edildikten sonra ihale feshedilirse, ihalenin feshi kararıyla tapu sicilinde bir değişiklik yapılıp yapılamayacağı doktrinde tartışmalıdır. Bir görüş ihalenin feshinin bu şekilde istenebileceğini söylerken, diğer görüş tapu kaydının düzeltilmesi davasının açılması gerektiğini söylemektedir.
İhalenin feshi esastan reddedilirse ihalenin bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmedilir. İhalenin feshi usulden reddedilirse para cezasına hükmedilmez.
İhalenin feshi süresince alıcının parası nemalandırılır. İhalenin feshi kabul edilirse alıcının parası bu faiz geliri yüklenmiş haliyle alıcıya iade edilir.
Paraların Paylaştırılması
Ödeme emrinin gönderilmesi, haciz, satım birer icra takip işlemidir. Ancak paraların paylaştırılması bir icra takip işlemi değildir.
Paylaştırma işlemi resen yapılır.  Alacaklının talebi gerekmez.
Paylaştırılacak para alacaklıların alacağını karşılamıyorsa tamamlama haczine girişilir. Buna rağmen alacaklar karşılanamamışsa sıra cetveli düzenlenir. Alacaklılara da açık kalınan miktar için aciz vesikası verilir.
Alacaklılara eşit miktarda pay verilir.
Paralar kural olarak mahcuz malların tamamı satılınca paylaştırılır ama malların tamamı satılmadan alacaklar karşılanmışsa icra müdürü satışı tatil eder. Ayrıca muaccel olmuş ipotekli alacaklar derhal ödenir.
Menfi tespit davası açılmış ve teminat yatırılmışsa, dava sona erene kadar paralar alacaklılara verilmez. Mahcuz nakit hakkında istihkak davası açılmış ve icra mahkemesi de takibin talikine karar vermişse paralar paylaştırılmaz.
Eğer alacakların tamamı tahsil edilmişse pay cetveli, alacakların tamamı karşılanmazsa sıra cetveli düzenlenir.
Sıraya girebilmek için alacaklının kesin haciz koydurmuş olması gerekmektedir. İhtiyaten haczedilen mal sonradan kesin hacze konu olursa, ihtiyati haciz sahibi hacze iştirak şartlarını taşımak kaydıyla kesin hacze geçici olarak iştirak edebilir. Bu durumda ihtiyati haciz sahibine de pay ayrılır.
Sıra cetveli alacaklıların kimliklerini, tüm alacak miktarlarını ve sırasını gösterir. İlk olarak ipotekli alacaklılar alacaklarını alırlar. Daha sonra sıradakilere pay verilir. Öndeki alacaklı alacağını almadan sonraki sıraya ödeme yapılmaz. İmtiyazlı alacaklılar sırada üste çıkabilirler.
Sırasıyla işçi alacakları, aile hukukundan doğan nafaka alacakları, velayet ve vesayet ilişkisinden doğan alacaklar, özel kanunlarda imtiyaz tanınmış alacaklar imtiyazlıdır.
Sıra cetvelinin içinde pay cetveli de bulunur.
Sıra cetvelini malın üzerine ilk haczi koydurmuş olan icra dairesi düzenler ve ilgililere tebliğ eder. Sıra cetvelinin düzenlenmesinde uyulması gereken kurallara uyulmamışsa tebliğden itibaren 7 günlük hakdüşümü süresi içinde icra mahkemesinde şikâyet yoluna başvurulabilir.
Alacaklı sıra cetvelinde sıraya itiraz edecekse genel mahkemede dava açmalıdır. Bu dava sıra cetvelinin ilgilisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde açılır. Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Davacı, sıra cetveline itiraz edilen alacaklıdır. Davalı sırasına itiraz edilen alacaklıdır. Sıra cetveline itiraz davasında davacının iddiası, sıra cetvelindeki sırasının yanlış olduğuna dair olamaz. Ama diğer alacaklıların alacaklarının gerçekliği, muvazaalı olduğu, miktarı, ödenip ödenmediği gibi hususlar tartışılabilir. Yani dava alacaklılar arasında görülür. İspat yükü davacıda değil, davalıdadır. Davacı davayı kazanırsa, itiraz edilen miktar onun kullanımı için tahsis edilir. İtiraz etmeyen diğer alacaklılar bundan yararlanamaz.
Paraların paylaştırılması ve tamamlama haczinden sonra karşılanmayan alacaklar için kesin aciz vesikası verilir. Aciz vesikasından takibin tarafları, ne kadar alacağın karşılandığı ve ne kadar alacağın açıkta kaldığı anlaşılmalıdır. Kanuna göre haczedilecek mal bulunmayınca verilen aciz vesikası da kesin borç ödemeden aciz vesikası hükmündedir. Ancak Yargıtay bunu geçici aciz vesikası olarak değerlendirmektedir.
Bir alacaklı daha önceden takip yapmış ve bu takip semeresiz kalmışsa, daha sonra kendisine verilen aciz vesikasına dayanarak doğrudan haciz koydurabilir. Giriş muhakemesini yeniden geçmesine ihtiyaç yoktur. Ayrıca aciz vesikası 68/1 anlamında bir borç ikrarı sayılır, kesin kaldırmaya elverişli belgedir ve hacze iştirak imkânı da sağlar. Aciz vesikası son olarak iptal davası açma imkânı da verir. İptal davası 5 yıldan geriye etkili olarak açılamaz.
Aciz vesikasına konu olan alacak için zamanaşımı süresi, aciz vesikasının düzenlenmesinden itibaren 20 yıldır. Borçlunun mirasçıları ise mirasın açılmasından itibaren 1 yıl sonra zamanaşımı defini kullanabilir.
Aciz vesikasına konu olan alacak için faiz istenemez. Aciz vesikası verilenler için özel bir sicil tutulur. Borçlu borcundan kurtulmak ve sicilden silinmek isterse alacağın faizini de ödemek zorundadır.
Borçlu kendisine aciz vesikası verilmesinden önce alacaklıyı zarara sokmak amacıyla malvarlığını eksiltmişse, alacaklı aciz vesikasıyla şikâyette bulunarak borçlu hakkında kovuşturma başlamasına sebep olabilir.
Özel Takip Yolları
Kambiyo Senedine Dayalı Takip
Türk hukukuna göre kambiyo senedine dayalı olarak haciz yoluyla veya iflas yoluyla takip yapılabilir. Ancak iflas yoluyla takip yapılabilmesi için borçlunun iflasa tabi olması gerekir. Mehazda kambiyo senedine dayalı haciz yoluyla takip yapılamaz, sadece iflas yoluyla takip yapılabilir.
Alacağı kambiyo senedine dayanan alacaklı isterse haciz yoluyla takibe de başvurabilir. Ancak alacağı rehin ile teminat altına alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe başvurmadan haciz yoluyla takibe başvuramaz. Aynı alacak için hem rehin teminatı hem de kambiyo senedi alınmışsa alacaklı isterse hem rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe, hem de kambiyo senedine dayalı haciz yoluyla takibe başvurabilir.
Yetki konusunda doktrinde uyuşmazlık vardır. Bir görüş burada kesin yetki kuralı olmadığını, bu sebeple genel yetki kurallarının uygulanacağını söyler. Hoca’ya göre, kambiyo senetlerine ilişkin özel yetki kuralı vardır ve bu hüküm kesin yetki kuralı niteliğindedir. Bu görüşe göre, kambiyo senedinin borçlunun işyerinde veya borçlunun bulunduğu yerde ibraz edilmesi gerekmektedir.
Alacaklının kambiyo senedine dayalı takibe başvurabilmesi için geçerli bir kambiyo senedine sahip olması gerekir. İcra müdürünün, kambiyo senedinin kanuni gerekli vasıfları taşıdığını, vadesinin geldiğini ve kambiyo senedine dayanan alacaklının takip hakkı olduğunu teyit etme görevi vardır. Takip hakkı, kişinin senedin meşru son hamili, ödemede bulunmuş ciranta veya ödemede bulunmuş avalist olması anlamına gelir.  Takibin borçlusu cirantalardan birisi veya keşideci olabilir. Eğer kambiyo senedi bu unsurları taşımıyorsa icra müdürü ödeme emri çıkarmaz. Aksine davranış şikayet sebebidir. Şikâyet yoluna gidilmemişse bile icra mahkemesi itirazı incelerken bu hususları resen göz önüne alır.
Bazı durumlarda takibe geçilebilmesi için protesto çekilmesi gerekir. Bu halde senedin aslı ile birlikte protesto da ödeme emrine eklenir. Çekte ise çek karşılıksız kaldığında senedin aslı bankada kaldığı için sadece fotokopisi eklenebilir.
Kambiyo senedine dayalı haciz yoluyla takipte ödeme emrinden sonra süreler daha kısadır. Ödeme emrinde borcun ve takip masraflarının 10 gün içinde ödenmesi gerektiği, kambiyo senedinin gerekli unsurları taşımadığını iddia ediliyorsa 5 gün içinde icra mahkemesine şikâyette bulunulması gerektiği, vade gelmediği halde ödeme emri düzenlenmişse veya kambiyo senedinin aslı ve protesto tevdi edilmemişse bunların 7 gün içinde şikâyet edilmesi gerektiği ihtar edilir. İmzaya itiraz edilecekse bu itirazın ayrıca ve açıkça 5 gün içinde bildirmesi gerektiği, yoksa imzanın ikrar edilmiş sayılacağı, imzaya haksız itiraz edilirse takip konusu alacağın %10’u oranında para cezasına mahkum edileceği ihtar edilir. Borca veya yetkiye itiraz edilecekse bunun sebepleriyle birlikte 5 gün içinde icra mahkemesine yapılması gerektiği, icra mahkemesi itirazın kabulüne karar vermezse takibe devam edileceği, itiraz edilmeyecekse 3 gün içinde mal beyanında bulunulması gerektiği, aksi halde hapis cezasına mahkum edileceği ihtar edilir.
Borçlunun itirazı icra mahkemesince kabul edilmedikçe takibi durdurmaz.
Usulüne uygun olarak imzaya itiraz yapılmışsa ve icra mahkemesi ilk bakışta imzanın borçluya ait olmadığına dair kuvvetli bir kanaate varmışsa geçici durdurma kararı verebilir. Sonra incelemeye geçer. İmzanın borçluya ait olmadığını saptarsa takibin durdurulmasına karar verir. İmzanın borçluya ait olduğunu tespit ederse takip konusu alacağın %10’u oranında para cezasına ve %20 oranında icra inkar tazminatına hükmeder. Ancak borçlu genel mahkemede menfi tespit davası açarsa, davanın sonuna kadar para cezalarının tahsili geciktirilir.
İmzaya itiraz, icra mahkemesince itirazın kabulüne karar verilmedikçe haczi engellemez ama satışı durdurur.
Borlu, alacaklının sunduğu belgeden anlaşılabilen itirazları belge vermeden ileri sürebilir. Ama diğer itirazlarda itirazını resmi belge veya imzası alacaklı tarafından ikrar edilmiş belge ile belgelendirmelidir. Ticari defterler bu kapsamda itirazı belgelendirmek için kullanılamaz. Eğer belge resmi belge değilse alacaklı kendisine izafe edilen imzayı inkar edebilir. İcra mahkemesi bunu inceler. İmzanın alacaklıya ait olduğunu saptarsa itirazı kabul eder. Bu durumda alacaklı, takip konusu alacağın %10’u oranında para cezasına mahkum edilir. Eğer alacaklı itirazın kabulü kararı verilmiş ve alacaklının kötüniyetli ve kusurlu olduğu anlaşılmışsa borçlunun talebi üzerine alacaklı, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilir. Eğer itiraz reddedilirse, alacaklının talebi üzerinde borçlu takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilir. Bu kararlar temyiz edilebilir.
Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip
Alacak rehin ile güvence altına alınmışsa öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe başvurulmalıdır. Bu kural teminatsız alacaklıları korumak için getirilmiştir. Bu kurala konut finansmanı sağlayan kuruluşlar ve TOKİ için istisna getirilmiştir. Ayrıca kambiyo senedine dayanan alacaklı da isterse kambiyo senedine dayalı haciz yoluyla takip yapabilir.
Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip rehinli taşınırın paraya çevrilmesi ve ipotekli taşınmazın paraya çevrilmesi yoluyla takip olarak ikiye ayrılır. Her ikisi de ilamlı veya ilamsız olarak yapılabilir. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin ilamlı olarak yapılmasında üç farklı yol vardır.
Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe başvurulmuş ama alacak tamamen karşılanmamışsa kesin rehin açığı belgesi verilir ve alacağın kalan kısmı için diğer takip yollarına başvurulabilir. Geçici rehin açığı olan hallerde, örneğin karşılama prensibine uygun bir teklif olmaması sebebiyle rehinli mal satılamamışsa veya rehinli malın satışından alacağın karşılanmayacağı anlaşılıyorsa muvakkat rehin açığı belgesi verilir. Bu belgelerle hacze iştirak mümkündür.
Borçluya karşı rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişilmiş ve borçlu sırf rehin hakkına itiraz etmişse, alacaklı takipten vazgeçerek diğer takip yollarına başvurabilir. Bu durumda borç ikrar edilmiş olur. Alacaklı giriş muhakemesini takip etmek zorunda kalmaz. İpotek hakkına itiraz mümkün değildir, çünkü ipotek akit belgesi bir resmi belgedir.
Kira alacağının hapis hakkı ile güvence altına alınmış olması halinde malların satışı istenebilir. Ama bu durumda alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurmak yerine diğer takip yollarına da başvurabilir.
İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamsız Takip
Giriş muhakemesi haciz yoluyla takipten farklı değildir. Rehinli malın kime ait olduğu, diğer alacaklıların adı ödeme emrinde yer alır. Ödeme emrinde verilen ödeme süresi menkuller için 15 gün, gayrimenkuller için 30 gündür.
Hem rehin hakkına, hem de borca itiraz edilebilir.
Sadece rehin hakkına itiraz edilmişse borca itiraz edilmediği kabul edilir. Bu durumda rehnin paraya çevrilmesi yolundan vazgeçilerek iflas yoluyla takibe veya ilamsız haciz yoluyla takibe başvurulabilir. Bu durumda giriş muhakemesi kısmı atlanır ve hacze girişilir.
Eğer borçlu borca itiraz ederse rehin hakkı itiraza uğramamış demektir ve takip durur ama rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip devam eder. Borca itiraz edildiyse icra mahkemesinden itirazın kesin kaldırılması istenir. Eğer üçlü bir rehin ilişkisi varsa malın malikinin de itiraz hakkı vardır. İtiraz kaldırılırsa rehin paraya çevrilir.
Gayrimenkullerin satışı 1 yıl, menkullerin satışı 6 ay içinde istenir. Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte süresinde satış istenmemesi halinde haciz değil, takip düşer.
Satış ihale yoluyla yapılabilir. Muaccel ipotekli alacaklar satıştan sonra öncelikle ödenir. Muaccel olmamış borçlar malı alan alacaklıya geçer. Yani malı alan, malı üzerindeki muaccel olmamış alacaklarla yüklü olarak alır. Paylaştırma masrafları satış bedelinden ödenir.
Satıştan önce rehinli mal üzerinde değer takdiri yapılır. Muhammen değere itiraz edilmeden bu değer kesinleşirse veya muhammen değere itiraz edilir de itiraz çerçevesinde değer kesinleşirse ve muhammen değer alacağı karşılamıyorsa rehin açığı belgesi verilir. Geçici rehin açığı belgesine dayanılarak açık kalan kısım için hacze girişilebilir.
Mal satılır ve alacak karşılanamazsa veya karşılama ilkesine uygun bir teklif çıkmazsa alacaklıya ödenmemiş alacak için kesin rehin açığı belgesi verilir. Bu belge hacze iştirak imkânı verir. Ayrıca diğer takip yollarına başvurma imkânı açılmış olur ve bu durumda bir sene boyunca ödeme emri gönderilmesine gerek olmadan alacaklı doğrudan hacze girişebilir. Kesin rehin açığı belgesi borç ikrarını havi ve imzası onaylı bir senet niteliğindedir ve itirazın kesin kaldırılmasını sağlar. Ancak kesin rehin açığı belgesi ile kesin aciz belgesi aynı nitelikte değildir. Kesin rehin açığı belgesi sahibi iptal davası (actio pauliana) açma hakkına sahip değildir. Kesin veya geçici aciz belgesine sahip kimse ise iptal davası açabilir.
İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip
Rehin hakkı veya ipotek hakkı ilama bağlanmışsa ilamlı takibe başvurulabilir. İlam mahiyetini haiz diğer belgeler, örneğin para ikrarını içeren düzenleme biçimindeki noter senetleri, mahkeme huzurunda yapılan sulhler, temyiz kefaletnameleri, icra kefaletnameleri de ilamlı takibe başvurma imkânı verir. İpotek akit tablosu kayıtsız şartsız para borcu ikrarını içeriyorsa ve alacak muaccel ise ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takibe başvurma imkanı verir. Kesin borç ikrarını içermeyen, yani kesin borç ipoteği olmayan üst sınır ipoteklerinde de 150/ı maddesinin şartlarını yerine getiren kredi kuruluşları ilamlı takibe başvurulabilir. 150/ı maddesine göre, kredi kuruluşunun ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcu ikrarını içermese dahi, krediyi kullandıran taraf kredi hesap özetini krediyi kullanan taraf ipotek akit tablosunda gösterilen adrese noter aracılığıyla tebliğ etmiş ise icra müdürü icra emri düzenler.
Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte icra emri üzerine ödeme süresi 30 gündür.
Krediyi kullanan taraf hesap özetine ve borcun ödenmesine ilişkin ihtara kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren sekiz gün içinde noter aracılığıyla itiraz etmiş olduğunu ispat etmek suretiyle icra mahkemesine başvurabilir. Bu takdirde krediyi kullandıran taraf alacağını 68/b maddesi çerçevesinde diğer belgelerle ispatlayabiliyorsa, krediyi kullanan tarafın şikâyeti reddedilir. Bu prosedürde kredi kuruluşu belgeler zincirini kullanabilir. Bu inceleme sırasında borçlu borcun sona erdiğine veya ertelendiğine ilişkin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge sunmadıkça takibin durdurulmasına karar verilemez.
Kiralanan Gayrimenkullerin Tahliyesi
Kira sözleşmesinin süresinin bitmesi kira sözleşmesinin feshi anlamına gelmez. Sadece kira bedeli isteniyorsa haciz yoluyla takibe girişilir. Kira bedelinin ödenmemesi sebebiyle ilamsız tahliye isteniyorsa belli şartların sağlanması şartıyla doğrudan icra dairesine başvurulabilir.
Bunun için öncelikle takip talebinde bulunulması gerekir ve takip talebinden tahliye isteminin açıkça anlaşılması gerekir. Kira bedeli de isteniyorsa bir ödeme emri çıkartılır. Bu ödeme emriyle 30 gün içinde ödeme yapılması ihtarı yapılır. Ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz etme imkânı vardır. Kira sözleşmesindeki imzaya itiraz edilmez veya borca itiraz edilmezse kira sözleşmesinin kabul edilmiş sayılacağı ödeme emrinde yer alır. Ödeme emrinde ayrıca süresinde itiraz edilmez ve 30 günlük süre içerisinde borç ödenmezse tahliye edileceği belirtilir.
Kira sözleşmesi itiraza uğrarsa, itirazın tebliğinden itibaren 6 ay içinde itirazın kaldırılması ve tahliye istenebilir. Eğer kira sözleşmesi adi yazılı şekilde yapılmışsa, yani onaylama veya düzenleme biçiminde noter senedi şeklinde yapılmamışsa, icra mahkemesinin kira sözleşmesinin altındaki imzayı inceleyip buna göre itirazın kaldırılması ve tahliyeye karar verme imkânı yoktur. Bu durumda Sulh Ceza Mahkemesinden tahliye istenmesi gerekir.
Konut ve çatılı işyerlerinde bir tahliye taahhüdü yapılmışsa kira sözleşmesi bu tarihte kendiliğinden sona erer. Ancak kira sözleşmesi ile taahhütname aynı tarihli ise taahhütname Yargıtay tarafından geçerli kabul edilmektedir. Yazılı tahliye taahhüdüne dayanılarak Sulh Ceza Mahkemesi’nden tahliye istenebilir veya ilamsız tahliye yoluna gidilebilir. Taahhüt edilen tarihten itibaren 1 ay içinde, tahliye taahhüdü ve kira sözleşmesi ibraz edilerek tahliye emri gönderilmesi sağlanır. Eğer adi yazılı taahhütnamenin altındaki imza inkara uğrarsa İcra Mahkemesinden itirazın kaldırılması istenemez, Sulh Mahkemesinden tahliye istenebilir. Düzenleme veya onaylama şeklindeki noter senedinin altındaki imza inkar edilse dahi İcra Mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar verebilir.
Adi yazılı sözleşme veya taahhütname itiraza uğramazsa ve kiracı bedel ödemiyorsa, 6 aylık kira bedeli için kiralanan gayrimenkuldeki malların defterinin tutturulması istenebilir. Kiraya verenin defteri tutulan mallar üzerinde hapis hakkı vardır. Bu mallar teslim şartlı rehin hükümlerine tabi olur. Eşyalar kaçırılırsa geri alınır. Ayrıca kaçırma bir icra iflas suçu oluşturur. Defterin tutulması bir tür ihtiyati tedbirdir ve süresi içinde bu hapis hakkı çerçevesinde rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibin başlatılması gerekir.
İlamlı Takip
Para ve teminat borçlarının takibi konusunda alacaklının ilamlı veya ilamsız takibe başvurmak konusunda seçim hakkı vardır. Para ve teminat alacağı dışındaki alacakların ilamsız takibe konu edilmesi mümkün değildir. Örneğin eski hale iade talebinin, taşınırın talebinin, çocukla kişisel ilişki kurulmasının, çocuk tesliminin ilamsız takibe konu olması mümkün değildir. Bu gibi talepler ancak mahkeme ilamına bağlandıktan sonra cebri takibe konu edilebilir.
Bizim hukukumuzda usulüne uygun olarak kanun yolu başvurulması hükmün kesinleşmesini engeller. Ancak ilama bağlanan bir kararın aleyhinde kanun yoluna başvurulması hükmün icrasını ertelemez. Sadece gayrimenkulün aynına ilişkin davalar, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar, hakem kararları, yabancı ülkenin mahkeme kararının tanınmasına ilişkin kararlar, kira bedelinin tespitine ilişkin kararlar bizim hukukumuzda kesinleşmeden icra edilemez. İlam kesinleşmeden icra edilirse ve kanun yolları sonucunda borçlu haklı bulunursa icranın iadesi gerekir. Borçlu gerekli teminatı göstererek yürütmenin durdurulmasını isteyebilir. Bunun için borçlunun icra dairesinden süre istemesi ve Yargıtay’dan yürütmenin durdurulması kararını istemesi gerekir. Yargıtay esasa ilişkin yerel mahkeme kararını onarsa, yürütmenin durdurulması kararı da hükümsüz hale gelir.
Eda hükümleri icra kabiliyetini haizdir. Tespit hükümleri ve inşai hükümler icra kabiliyetini haiz değildir. Bu sebeple eda davası açılabilen halde tespit davası açılmasında hukuki yarar olmadığı gerekçesiyle tespit davası açılması kabul edilmemektedir.
Eda hükümleri haricinde, mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller, feragatler, para borcu ikrarını havi resen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, kesin borç ikrarını havi ipotek akit tablosu ve kesin borç ikrarını havi olmasa da 150/ı hükümlerine göre ipotekli akit senedine de dayanılarak ilamlı takibe başvurulabilir. Uzlaşma prosedürü sonunda düzenlenen belge mahkemeye onay için sunulur ve mahkeme tarafından icra edilebilirlik şerhi koyulursa bu belgeye dayanılarak da icra emri çıkartılabilir. İdari yargıda tam yargı davası sonucunda verilen ilamlara dayanılarak icra emri çıkartılabilir.
İlamlar Türkiye’deki herhangi bir icra dairesinden takibe konulabilir. Gayrimenkullere ilişkin icralarda kesin yetkili icra dairesinin gayrimenkulün bulunduğu yer icra dairesi olduğuna dair bir tartışma olsa da kanunun açık metni ilamın her yerden takibe koyulabileceğini göstermektedir.
Takibin borçlusu, aleyhine ilam verilen kişi ve bu kişinin cüzi ve külli halefleridir. Kesin hüküm aslında sadece taraflarını bağlar ama bazı durumlarda üçüncü kişilere de sirayet edebilir. İlamlı takibin üçüncü kişiye karşı yöneltilmesi için kesin hükmün üçüncü kişiye tek başına sirayet edebilmesi yeterli değildir, icra kabiliyetinin de üçüncü kişiye sirayet edeceği kanunda düzenlenmiş olmalıdır. Eğer bu söz konusuysa üçüncü kişi konumunda olan ve aslında davada taraf olmayan kişilere karşı da ilamlı takibe girişilebilir. Külli ve cüzi halefiyette bu durum söz konusudur. Kişinin sağlığında tarafı olduğu hukuki ilişkiden kaynaklanan ihtilafın sonunda verilen hüküm mirasçılara karşı takibe koyulabilir. Türk Ticaret Kanunu’na göre haksız rekabet davaları sonucunda verilen eski hale iade ve müdahalenin meni hükümleri, o malı ticari maksatla elinde bulunduran üçüncü kişiye karşı da ileri sürülebilir.
Yargıtay’ca bozma kararı kesinleşirse icranın iadesi gerekir. Bunun için yeni bir karara gerek yoktur.  Ancak üçüncü şahısların hüsnü niyetle kazandıkları haklara halel gelmez.
İcra emrinde borçluya para borcunun 7 gün içinde ödenmesi, alacak teminat ise 7 içinde teminatın gösterilmesi, itirazın takibi durdurmadığı, icranın geri bırakılması kararı getirilmediği sürece icranın durdurulmayacağı ihtar edilir. İcranın geri bırakılması kararının alınması için sınırlı sayıdaki bazı belgelere dayanılabilir. Bu belgeler, yetkili mercilerce düzenlenmiş veya onaylanmış senetler, icra dairesi, icra mahkemesi veya genel mahkeme önünde yapılan ikrarlardır.
İlamın konusu bir gayrimenkulün tahliyesi veya teslimi ise ve icra emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde teslim edilmez, icranın geri bırakılması kararı da getirilmezse zorla tahliye gerçekleştirilebilir. Orada bulunan üçüncü kişilerin de zorla tahliyesi mümkündür. Ancak üçüncü kişi haklı bir sebebe dayanarak bir ayni hak iddia ediyor ve belgeleri ibraz ediyorsa tahliye gerçekleştirilmez.
Edimin şahsen ifa edilmesi gerekiyorsa edimin şahsen ifa edilmesi gerekiyorsa edimin ifa edilmesi gerektiği, aksi halde hapisle tazyik edileceği ihbar edilir. Eğer şahsen yapılması gereken bir iş yoksa, edimin ifa edilmesi gerektiği, aksi halde masrafı bilirkişi marifetiyle saptanıp borçludan tahsil edilerek edimin üçüncü kişiye yaptırılacağı ihbar edilir.
İlamın konusu çocuğun teslimi ise çocuğun 7 gün içinde teslim edilmesi gerektiği, aksi halde elinden zorla alınacağı ihbar edilir.
Geçici Hukuki Korumalar
Geçici hukuki korumalara başvurabilmek için kanunda aranmış şartların sağlanması gerekmektedir. Geçici koruma isteyen taraf şartların sağlanmış olduğunu dilekçesinde göstermelidir.
Geçici hukuki koruma ihtiyati tedbirler ve ihtiyati haciz olarak ikiye ayrılır. İhtiyati tedbir dava konusunu garanti altına alır. İhtiyati haciz ise para alacağını garanti altına alır.
İhtiyati haciz yoluna başvurulabilmesi için ihtiyati haciz sebebinin var olması gerekir. Bunun tespiti için ihtiyati haciz yargılaması yapılır. Alacak muaccel ise ve bu alacak rehinle temin edilmemişse, ihtiyati haciz nedeni gerçekleşmiş olur. Eğer teminat gösterilirse ve para alacağının var olduğu yaklaşık olarak ispat edilirse yani ihtiyati haciz hakkı ispat edilirse ihtiyati haciz kararı verilir. Yaklaşık olarak ispat, %50’yi aşan bir kanaatle hakkın var olduğunun gösterilmesidir.
Alacak muaccel değilse sadece kanunda sayılan maddi durumların varlığı halinde ihtiyati haciz kararı verilebilir. Muaccel olmayan alacaklarda ancak borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa veya borçlu taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya çalışırsa veya bunları yaparsa, kendisi kaçmaya hazırlanırsa, kaçarsa ya da bu amaçla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz istenebilir.
Hakim gerek görürse ihtiyati haciz dilekçesini karşı tarafa tebliğ etmeden, karşı tarafı dinlemeden dosya üzerinden karar verebilir. İvedi ihtiyati haciz gerekçesi yoksa duruşma yapmak zorundadır. Gıyapta verilen ihtiyati haciz kararına karşı mahkemeye itiraz edilebilir.
İhtiyati haczin hükmünü sürdürebilmesi için haczi tamamlayan merasimin yapılması, yani 7 gün içinde takip talebinde bulunulması veya dava açılması gerekir. Eğer genel mahkemede açılmış bir davada ihtiyati haciz kararı verilmişse, esas hakkındaki kararın tebliğinden itibaren 1 ay içinde takibe başlanması gerekir. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden hükümsüz hale gelir.
Aleyhinde ihtiyati haciz kararı verilen taraf teminat göstererek ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını sağlayabilir.
İhtiyati tedbir hakkında verilen karar, ihtiyati tedbir yargılaması açısından kesin hüküm teşkil eder. Yani bir mahkemeden ihtiyati tedbir talep etmiş ve talebi reddedilmiş olan kişi, yeni bir durum ortaya çıkmadıkça yeni bir tedbir talebinde bulunamaz.
Hakkında ihtiyati tedbir kararı verilen ve ihtiyari haciz kararından etkilenen kişilerin korunması için, asıl davada ihtiyati tedbir veya haczin haksızlığı anlaşılırsa tazminat davaları açma hakları tanınmıştır. Zarar gören bu davayı genel mahkemede açar. İhtiyati haciz sahibinin kusurlu olması aranmaz.
İhtiyati haciz sahibi, ihtiyaten haczettirdiği mallara sonradan başka bir alacaklı tarafından kesin haciz koyulursa hacze iştirak edebilir. Ama bunun için hacze iştirak şartlarının sağlanması gerekmektedir. Rehinden önce ihtiyatî veya icrai haciz bulunması halinde amme alacağı sahibi dahil hiçbir alacaklı hacze iştirak edemez.
İflas Hukuku
Cüzi takipte tek bir alacaklı söz konusuyken, külli takipte birden çok alacaklı vardır. Külli takipte borçlunun takip alacaklısına yetecek kadar malına değil, borçlunun Türkiye’de bulunan bütün haczedilebilir malvarlığına el konulur. Haczedilebilirlik, malların borçluya ait olması, ekonomik değeri haiz olması ve devredilebilir nitelikte olmasını ifade eder. Bu elkonulan malvarlığı iflas masasını oluşturur.
İflas takip türleri; takipli iflas ve doğrudan doğruya iflas olarak ikiye ayrılır.
Türk hukukunda şekli iflas sistemi kabul edilmiştir. Yani iflas prosedürünün başarıyla takip edilmesi, borçlu taraf borca batık olmasa bile, aktif pasif dengesi bozulmamışsa bile borçlunun iflasını sağlayabilir.
Kanunda sayılmış bazı maddi vakıaların mevcudiyeti halinde doğrudan iflas yoluna gidilebilir. Maddi iflas sebepleri istisnai iflas sebepleridir. Alacaklının borçlunun doğrudan iflasını isteyebildiği hallere örnek olarak borçlunun mal kaçırma eylemlerinde bulunması, ödemelerini tatil etmiş olması, konkordatonun reddedilmiş olması veya icra emriyle istenildiği halde alacağın ödenmemiş olması gösterilebilir.
Takipli iflas, takip talebi ile başlar. Ödeme emrine itiraz edilmez ise mahkemeye başvurulup borçlunun iflası istenebilir. Borçlu mahkemenin verdiği depo kararına uymazsa borçlunun iflasına karar verilir. İflas yolunda ödeme emrine itiraz edilirse, itiraz ancak Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde kaldırılabilir. Takipli iflas, sıradan takipli iflas ve kambiyo senedine dayalı iflas olarak ikiye ayrılır.
Borçlunun doğrudan doğruya iflasının istenmesi için borçlunun işletme merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurulması gerekir. Mahkeme doğrudan doğruya iflas sebebinin var olduğunu tespit ederse depo kararı verir. Depo kararına uyulmazsa borçlunun iflasına karar verilir. Doğrudan doğruya iflas, alacaklının talebi ile iflası, borçlunun talebi ile iflas, sermaye şirketlerinin kendi iflaslarını istemeleri ve terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi olmak üzere dörde ayrılır.
Tacirler, tacir sayılanlar, tacirler hakkındaki hükümlere tabi olanlar, özel kanunlarda iflasa tabi olduğu belirtilenler iflasa tabidir.
Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir gerçek kişi, fiilen işletmeye başlamamış olmakla birlikte ticari işletme kurup açtığını halka duyurmuş veya ticaret siciline tescil ettirip ilan ettirdiyse tacir sayılır. Ticaret yapması yasak olduğu halde yapan, ticaret yapmak için izin alması gerektiği halde izinsiz olarak yapan kişiler de tacir gibi sorumlu olur ve iflasa tabidir. Bütün ticaret şirketleri tacirdir ve iflasa tabidir. Dernekler de amaçlarına ulaşmak için ticaretle uğraşıyorlarsa iflasa tabidir. Özel hukuk hükümlerine tabi ve ticaretle uğraşan kamu tüzel kişileri de iflasa tabidir. Donatma iştiraki iflasa tabidir. Bir tacir ticareti terk etse bile, bu bildirimden itibaren bir yıl süreyle iflasa tabidir. Kollektif şirket ortakları ortak sıfatından dolayı tacir olmasalar da şirket borçlarından ötürü iflasa tabidirler. Ancak bunun için öncelikle kollektif şirketin iflası istenmiş ve şirket borcu ödemezse depo kararı ortaklara tebliğ edilmiş olmalıdır. Komandit şirketin komanditer ortaklarından sermaye borcu olanların iflası istenebilir. Bankacılık Kanunu’na göre kanuni şartların gerçekleşmesi halinde banka yönetim kurulu üyelerinin de iflası istenebilir.
İcra İflas Kanunu’na göre iflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunur. Buradaki “nerede bulunursa bulunsun” ibaresi, yurtiçini kastetmektedir. Yani İcra İflas Kanunu evrenselliği değil, mülkiliği kabul eder.
İflas Yoluyla Adi Takip
İflas yoluyla adi takip ilamlı veya ilamsız olabilir.
İlk aşamada icra dairesinden iflas takip talebinde bulunulur. Alacağı tespit eden ilam mevcutsa ve borçlu iflası istenebilecek bir kişi ise icra dairesi iflas icra emri gönderir. İflas icra emrinde, verilen müddet içinde borç ödenmezse iflasın istenebileceği ihtar edilir. Borçlu bu emre itiraz edebilir. Eğer itiraz edilirse itirazın asliye ticaret mahkemesinde bertaraf edilmesi gerekir. Bu şekilde giriş muhakemesi tamamlanır.
Yetkili icra dairesi, borçlunun statüsünde gösterilen muamele merkezinin bulunduğu yer icra dairesidir. Şubelerin bulunduğu yerde iflas takibine girişilemez. Yetkili icra dairesi konusunda yetki sözleşmesi yapılabilir. Ancak bunun için takip alacaklısının yetki sözleşmesi yapabilecek kişilerden olması gerekir. İflas davası borçlunun bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesinde açılır ve bu konuda yetki sözleşmesi yapılamaz. Giriş muhakemesinin ve iflas davasının farklı yerlerde görülmesi sorunlar oluşturabilmektedir.
Ödeme emrinden alacaklının iflas istediği, ödeme yapılmadığı takdirde iflasın istenebileceği, borcun olmadığı veya iflasa tabi olunmadığı iddia ediliyorsa bununla ilgili 7 gün içinde itirazda bulunulabileceği, borçlunun konkordato teklif etme imkânı olduğu anlaşılabilmelidir. Borç ve masraflar iflas ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde ödenmelidir.
Alacaklı bir defaya mahsus olmak kaydıyla harçtan muaf olarak takibi haciz yoluyla takibe çevirebilir.
İcra emri takip talebinin alınmasından itibaren 3 gün içinde çıkartılır.
İtiraz dilekçe ile yapılır. İtiraz icra dairesine yapılmalıdır. Borçlu sebep bildirmek zorunda değildir. Ödeme emrine itiraz edilirse takip durur. Takibe devam edilmesi için iflas mahkemesinden itirazın kaldırılmasının ve iflasa karar verilmesinin istenmesi gerekir. İflas isteme hakkı, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 1 yıl içinde düşer.
Ödeme emrine itiraz edilmez ve borç ile masraflar ödenirse takip sona erer. Borçlu, borca itiraz edebileceği gibi kendisinin iflasa tabi olmadığını söyleyerek de itiraz edebilir. İflas takibinde borçlu itiraz sebepleriyle bağlı değildir. Çünkü itirazın kaldırılması yargılaması genel mahkemede görülür.
Gecikmiş itiraza ilişkin takipli iflasa özel bir hüküm yoktur. Doktrin ve Yargıtay burada da gecikmiş itiraz yoluna başvurulabileceğini kabul etmiştir.
Şikâyetler için icra mahkemesine başvurulur. İflas mahkemesi, icra mahkemesinde görülen şikâyet hususunu bekletici mesele yapmalıdır.
İflas davası inşai bir davadır. İnşai dava reddedilirse tespit hükmü, kabul edilirse yenilik doğurucu hüküm doğar. Yenilik doğurucu hüküm herkese etkilidir. İflas kararından borçlunun bütün alacaklıları yararlanır.
Takibe itiraz edilmemişse, ödeme gerçekleştirilmiş veya hiçbir şey yapılmamış olabilir. İtiraz edilmemiş ve ödeme de gerçekleştirilmemişse mahkemeden borçlunun iflasına karar verilmesi istenir. İtiraz edilmişse mahkemeden itirazın kaldırılması ve borçlunun iflasına karar verilmesi istenir. Bu talepler itirazın tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde ileri sürülmelidir.
İflas kararı gün, ay, yıl, saat ve dakika olarak ilan edilir. İflas mahkemesinin iflası açması gerekir. Tasfiye bittiğinde aynı makam iflasın kapanması kararını verir.
İflas kararı alındıktan sonra bazı muhafaza tedbirlerine hükmedilebilir. İflas davasının açılmış olması borçlunun tasarruf ehliyetini kaldırmaz. Borçlu malları üzerinde tasarrufta bulunduğunda iptal davası -actio pauliana- açılabilir. Ayrıca borçlunun mallarının defteri tutulabilir. Bu ihtiyati bir tedbirdir ve iflas dairesi tarafından gerçekleştirilir. Defteri tutulan malların aynen teslimi de istenebilir. Defteri tutulan mallarda da borçlunun tasarruf yetkisi devam eder. Defter tutma kararı 4 ay için verilir ve süre iflas mahkemesi tarafından uzatılabilir. Borçludan ayrıca alacaklıların uğradığı zararın karşılanması için bir teminat göstermesi istenebilir. Gayrimenkuller için sicilde ferağdan men şerhi koyulabilir.
İflas kararı verilmeden önce cüzi takipler de devam edebilir. İflas kararı verildikten sonra bu sınırlanmıştır.
İflas mahkemesinde genel ispat kuralları geçerlidir.
Alacaklının ilk alacaklılar toplantısına kadar yapılacak masrafları peşin olarak ödemiş olması gerekir. Aksi halde itiraz kaldırılmış olsa bile iflas kararı verilmez.
İflas kararı verilmeden önce bir depo kararı verilir. Depo kararının gereği yerine getirilmezse mahkeme ilk oturumda iflas kararı verilir ve iflasın açıldığı kararda belirtilir. Depo kararının gereği yerine getirilirse iflas talebi reddedilir. İflas kararı, nihai kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz edilebilir.
İflas yoluyla takipte borçlu konkordato teklif edebilir. Alacaklılar borçlunun vade öteleme, borcun bir kısmını ödeme veya ikisini birden öteleme teklifini kabul ederse borçlunun iflasına karar verilmez.
İflasın tescili açıklayıcıdır. Mahkemenin hükmü ile borçlu iflas etmiştir. Alacaklılar bu ilamdan itibaren alacaklarını sıra cetveline yazdırabilirler.
İflas kararı verildikten sonra bu karardan dönülemez. Ancak iflasın kaldırılması şartları yerine gelirse tasfiye gerçekleşmeden de iflas sona erebilir. Borçlu, bütün alacaklılarının taleplerinin geri aldıklarına dair bir beyanname, bütün alacakların itfa olunduğu hakkında bir belge veya konkordato tasdik belgesi getirilirse iflasın kaldırılmasına karar verilebilir. İflasın kapanması ile kaldırılmasının sonuçları farklıdır.
İflas kararı, iflas dairesi tarafından resen bazı özel makamlara bildirilir ve ayrıca yurt genelinde gazetelerde ilan edilir. İflas kararı ilan edildikten sonra üçüncü kişiler iflası bilmediklerini ileri süremezler. İflas kararı ile borçlunun haczedilebilir nitelikte olan bütün malvarlığı iflas masasına dahil olur.
Kambiyo Senedine Dayalı İflas Yoluyla Takip
Önce rehne müracaat kuralı adi iflas yoluyla takipte de uygulanır. Kambiyo senedinin varlığı halinde önce rehne müracaat kuralı uygulanmadığı için direkt olarak iflas yoluna gidilebilir.
Kambiyo senedinin gerekli unsurları taşıdığı anlaşılırsa ödeme emri çıkartılır. Adi iflas yoluyla takipte olduğu gibi ödeme emrinin çıkartılması için 3 günlük süre verilmemiştir. İcra müdürü ödeme emrini derhal çıkartır.
Kambiyo senedine ve borca dair her türlü itiraz ve şikâyet, sebepleri ile birlikte 5 gün içinde iflas mahkemesine bildirilmelidir. Şikâyeti inceleme mercii iflasa karar verecek asliye ticaret mahkemesidir.
Şikâyet veya itiraz yerinde bulunmazsa mahkeme diğer koşulların yerine gelmesi şartıyla iflasa karar verebilir. Basit yargılama usulü uygulanır.
Birinci alacaklılar toplantısına kadar yapılacak masraflar takip alacaklısı tarafından ödenir. Bunun üzerine depo kararı çıkartılır. Depo kararına uymayan borçlunun iflasına karar verilebilir.
Doğrudan Doğruya İflas
Alacaklının borçlunun doğrudan iflasını isteyebilmesi için, borçlunun malum bir ikametgahının olmaması, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçması, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde buluşması, borçlunun ödemelerini tatil etmiş olması, haciz yoluyla takipte mallarını saklaması, icra emriyle istenildiği halde alacağın ödenmemiş olması, konkordatonun tasdik edilmemiş olması veya konkordato mühletinin kaldırılmış olması gerekir.
Borçlunun kendi iflasını istemesi de mümkündür. İflasa tabi bir borçlu, aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflasını isteyebilir. Borçlu, bu halde bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren mal beyanını iflas talebine eklemek zorundadır. Bu belge mahkemeye ibraz edilmedikçe iflasa karar verilemez. Bazı alacaklılar borçlunun iflasını istemeyebilir. Bu durumda bunlar davaya müdahale edip iflas kararı verilmesini engelleyebilirler. Sadece sermaye şirketleri borca batıklık halinde iflas istemek zorundadır.
Borca batıklıkta, kişinin pasifi aktifinden fazladır. Borcu ödemekten acizlikte aktif pasiften az olmasa bile, kişi borcu ödeme aracına sahip değildir. Borca batıklık sermaye şirketleri için zorunlu bir iflas halidir. Aciz hali ihtiyari iflas halidir.
İflas kararı faizleri durdurmaz.
İflasa tabi bir borçlu aleyhine alacaklılardan birinin haciz yolu ile takibi neticesinde yapılan haciz, borçlunun malvarlığının yarısının elinden çıkmasına sebep olmuşsa ve malvarlığının kalanı muaccel ve bir sene içinde muaccel olacak diğer borçlarını ödemeye yetmiyorsa borçlu derhal aczini bildirerek iflasını istemeye mecburdur.
Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler, şirket, kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe gerek kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflâsın ertelenmesini isteyebilir. Mahkeme projeyi ciddî ve inandırıcı bulursa, iflâsın ertelenmesine karar verir. İyileştirme projesinin ciddî ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulması zorunludur. Mahkeme, gerekli görürse idare ve temsille vazifelendirilmiş kimseleri ve alacaklıları dinleyebilir.
İflasın Etkileri
Müflis, iflasın açılması anında malvarlığı üzerindeki sınırsız idare yetkilerini kaybeder. Malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisi borçludan alınır. Zira bu tasarruf yetkisi, ağırlıklı olarak alacaklı menfaatlerine hizmet eden tasfiye aşamasına uymamaktadır. Ancak borçlunun iflas etmesi, iflas masası içindeki malların mülkiyetini kaybettiği anlamına gelmez. Alacaklılar herhangi bir ayni hak veya ayni hak benzeri hak iktisap etmez.
Müflis dava ehliyetini ve taraf ehliyetini kural olarak korur. Malvarlığına ilişkin davalarda ise dava takip yetkisi ortadan kalkar.
Özet olarak borçlu mülkiyeti hakkını, haklardan yararlanma ehliyetini, taraf ehliyetini, dava ehliyetini, hakları kullanma ehliyetini, sıfatını yani husumetini korur. Malları idare yetkisini ve dava takip yetkisini kaybeder.
Borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür. Borçlandırıcı işlemler tamamen geçerliyken, tasarruf işlemleri nispi olarak hükümsüzdür. İflas idaresi sözleşmeye girerek tasarrufu kabul ederse, tasarruf işlemi geçerli olur. Bu icazetin verilmesi halinde üçüncü şahıs da hükümsüzlüğü ileri süremez.
Haczedilebilir nitelikte olmayan mallar iflas masasına girmez. Üçüncü kişiye ait olan mallar iflas masasına girmez. Buna karşılık, iflasın açılması anında müflisin elinde olmayan ama iflas kapanana kadar müflisin eline geçen mallar iflas masasına dahildir. Borçlunun emeği karşılığı elde ettiği mallar, ihtiyacını aşsa bile iflas masasına dahil olmaz.
İflasın kapanmasından sonra yeni takipler ortaya çıktığında, borçlu yeni mal iktisap etmediği itirazında bulunabilir. İflasın kapanmasından sonra iktisap ettiği mallar, ancak yeni iktisap edilmiş mal sayılırsa haczin konusu olur.
Borçluya ait olup üzerinde rehin olan mallar da iflas masasına girer. Ancak rehinli alacaklı, masaya giren paradan öncelikli olarak tatmin edilme hakkına sahiptir. İmtiyazlı alacaklılar dahi rehinli alacaklının önüne geçemez. Alacaklı rehinli malın satılmasını istemezse, malın geçici olarak iflas masasından çıkartılmasını isteyebilir. Ancak bu malın satışı yine tasfiye organı tarafından yapılacaktır. Müflisin borcu için üçüncü bir kişi rehin vermişse, bu mal borçluya ait olmadığı için masaya girmez. Bu mal iflas dışında paraya çevrilebilir.
İflas alacaklısının takibi sonuçlanana kadar başka alacaklılar cüzi takip yapmış ve kesin haciz koydurmuşlarsa veya ihtiyati haciz koydurmuşlarsa bile, bu mallar iflas masasına girer. Ancak iflasın açılmasından önce paraya çevrilirse bu para haciz koyduran ve hacze iştirak eden alacaklılar arasında paylaştırılır. Artan kısım masaya girer.
İptal davası açma hakkı alacaklılardan alınıp iflas idaresine verilmiştir.
Borçluya tahsil etmesi için verilen kambiyo senetleri, borçluya satması için verilen mallar, satıldığı ve gönderildiği halde bedeli ödenmemiş mallar masadan çıkartılabilir.
Borçlunun bazı hukuki işlemleri yapması yasaklanmıştır. İflas açıldıktan sonra borçlu borç ikrarında bulunamaz. İflas idaresi üçüncü kişilerin istihkak iddialarını reddedebilir. Bu durumda üçüncü kişi dava açabilir. İflas açıldıktan sonra müflis, hiçbir ödeme yapılmasını kabul edemez. Eğer müflise ödeme yapılırsa, ödeme iflas masasına intikal ettiği oranda geçerli olur. İflasın ilanından önce müflise ödemede bulunan borçlu, iflastan haberi yoksa borcundan kurtulur. Bono iflasın açılmasından önce müflise keşide edilmiş ve bono borçlusu iyiniyetli olarak müflise ödeme yapmışsa borcundan kurtulur.
İflas masası terimi, obje veya süje olarak kullanılabilir. Yani iflas masası sadece borçlunun haczedilebilir malvarlığını değil, aynı zamanda alacaklılar birliğini de ifade eder. İflas masasının tüzel kişiliği yoktur. Çünkü bu malvarlığı topluluğu süjeden bağımsız değildir.
İflas hukukunun normal tasfiye yolu adi tasfiyedir. Adi tasfiye mallarını karşılayacak kadar mal yoksa, istisnai bir tasfiye olan basit tasfiye uygulanır. İflas idaresi adi tasfiyede söz konusu olur.
Geçici haciz koydurulmuş mallar da iflas masasına dahil olur. İflasın açılmasından önce paraya çevrilmiş mallar alacaklılar arasında paylaştırılır.
Rehinli mallar iflas masasına girer. Ancak bunlarda rehinli alacaklının rüçhan hakkı saklıdır. Rehinli alacaklı bu malın satımından elde edilen bedelden öncelikle yararlanır. Teminatlı alacaklı belirli şartlar altında malı masadan çıkartabilir.
İflas idaresi, adi tasfiye biçimindeki usulde bütün tasfiye sürecini yürüten organdır. Müflisin idare yetkisi olmadığı için birçok işlemi yapma yetkisi yoktur.
Avusturya doktrininde, iflas idaresinin müflisin kanuni temsilcisi olduğu görüşü yaygındır. İkinci teori iflas idaresinin alacaklının kanuni temsilcisi olduğudur. Üçüncü teori iflas idaresinin, iflas masasının kanuni temsilcisi olduğudur. Dördüncü teori, iflas idaresinin bir resmi organ olduğudur. İflas idaresi sadece alacaklıların ve masanın değil, tüm süjelerin haklarını korumakla yükümlüdür. İflas idaresinin cezai sorumluluğu devlet memuru gibidir. Buradan da hareketle iflas idaresinin hukuki niteliği resmi organ olarak kabul edilebilir.
İflas idaresi borçludan esirgenen idare yetkisini yürüten resmi bir organdır. İflas idaresi, davalarda görevden ötürü taraf olur.
İflas, müflisin derdest davalarını da etkiler. Müflis, mülkiyet hakkına sahip olsa da idare yetkisine sahip olmadığı için derdest davalardaki takip yetkisini de kaybeder. Dava takip yetkisi ile maddi anlamda hak birbirinden ayrışmıştır. Bu davalar ikinci alacaklı toplantısından 10 gün sonraya kadar durur. Sadece acil kabul edilen davaların devamına birinci alacaklılar toplantısında karar verilebilir. İptal davaları Yargıtay tarafından acil kabul edilmiştir.
 İflas kapandıktan sonra müflis bu davaları takip hakkını kullanamadığı gerekçesiyle yeniden açamaz. Davada iflas dairesinin yanında dava arkadaşı dahi olamaz. İflas idaresinin yürüttüğü davadaki kesin hüküm üçüncü kişilere ve hak sahibine de sirayet eder. Çünkü iflas idaresi, kanuni dava yetkinidir.
İflas idaresi, takibinde fayda görmediği bazı davaların bir alacaklı tarafından yürütülmesine karar verebilir. Alacaklı bu davayı kazanırsa öncelikle tatmin edilme hakkına sahiptir. Davayı kaybederse masraflara öncelikle katlanır.
İflas masasını oluşturan mallara ilişkin davalar durur. Ama bunun dışındaki davalar, tazminat davası dahi olsa bundan etkilenmez. Borçlunun, şahsın hukukuna, aile hukukuna ilişkin davaları iflasın açılmasından etkilenmez.
İflas açılmadan önce başlamış takipler durur. Bu takiplerde haczedilen mallar da masaya intikal eder.
Sadece para alacakları değil, malvarlığına ilişkin tüm talepler iflas alacağı olarak bildirilebilir. Bu alacakların muhakkak bir belgeye dayanmasına da gerek yoktur. Alacak şüpheli ise sıra cetvelinde yer almayabilir ama bildirilmesine bir engel yoktur. Alacağın vadesinin gelmiş olmasına gerek yoktur.  Şarta bağlı alacaklar da iflas alacağı olarak yazdırılabilir. Alacağın iflasın açılması anında var olması gereklidir. Sözleşmeden, haksız fiilden veya sebepsiz zenginleşmeden alacaklar iflas alacağı olabilir. Amme hukukundan kaynaklanan alacaklar da iflas alacağı olarak yazdırılabilir. Borçlunun şahsen ifası gereken talep hakları paraya çevrilebilir nitelikte olmadığı için iflas alacağı olarak kaydedilemez. Bunun haricinde, şahsen ifası gerekmeyen talep hakları iflas alacağı olarak yazdırılabilir.
İflasın açılması ile müflisin borçları muaccel olur. Ancak vadesi çok ileri bir tarihte olan ve hala tasfiye sonucunda bedel paylaştırılırken hala vade gelmemişse, alacaklıya ıskonto yapılarak ödeme yapılır. Tasfiye gerçekleştiğinde şarta bağlı alacağın şartı gerçekleşmemişse, o alacaklıya ödeme yapılmaz. Rehinli alacaklar, iflasa rağmen muaccel olmaz. Bu alacaklıların alacağı zaten güvence altındadırlar ve rehinli malın satışından öncelikle tatmin edilirler.
İflasın açılması ile alacakların zamanaşımı kesilmez. Alacaklılar iflas masasına alacak bildiriminde bulunduğunda alacağın zamanaşımı kesilir.
İflas faizleri durdurmaz. Menkul ve gayrimenkul rehniyle temin edilmiş alacaklılar için faiz işlemeye devam eder.
Takasa, belirli şartlar dahilinde izin verilir. Borçlular, takasa itiraz davası açabilirler. Bu bir iptal davasıdır. Buradaki iptal davasını diğer alacaklılar değil iflas idaresi açar.
Müflisin kefil olduğu borçlar, vadeleri gelmese bile masaya kaydedilir. Bunun için kefilin ödeme zorunluluğu doğmuş olması gerekmez. Bu yol, adi kefalette veya müteselsil kefalette uygulanabilir. Şarta ve vadeye bağlı kefalette dahi uygulanabilir.
Aynı borçtan sorumlu olan birden fazla kişinin iflası istenmişse, bütün masalardan borcun tamamı istenebilir. Çünkü bunlar birlikte taahhütte bulunmuşlardır.
Masa alacakları tüm alacaklardan daha önceliklidir.
Vergi ve resim alacakları iflastan etkilenmez. Bunlar sıraya dahi girmeden tatmin edilirler.
İflasta sıra cetveline girilmeden rehinli alacaklılar öncelikle tatmin edilir.
Daha sonra imtiyazlı alacaklılar ve en sonda da adi alacaklılar tatmin edilir. İş akdinden son 1 yılda doğan alacaklar, işverenlerin sendikalara borçları, son 1 yılda doğan nafaka alacakları ilk sıradadır. Velayet ve vesayetten doğan alacaklar ikinci sıradadır. Özel kanunlarda imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklar üçüncü sıradadır. Daha sonra adi alacaklar tatmin edilir.
İflasta Organlar
İflasın açılması, kapanması ve geri alınması kararları iflas mahkemesi olan asliye ticaret mahkemesi tarafından verilir.
İcra mahkemesi, iflas prosedüründe bazı görevler ifa eder. Özellikle iflas idaresinin seçilmesinde icra mahkemesinin işlevi önemlidir. Birinci alacaklılar toplantısının gösterdiği 6 aday içinden 3 kişinin iflas idaresi olarak seçimi işlemi icra mahkemesine bırakılmıştır.
Bir diğer organ iflas dairesidir. Görevli iflas dairesi, iflasın açıldığı yerde bulunan iflas dairesidir. Bu konuda yetki sözleşmesi yapılabilir ama iflas mahkemesi hakkında bir yetki sözleşmesi yapılabilir. İflas dairesinin üstleneceği görevler izlenecek iflas tasfiyesi yolunun belirlenmesiyle ortaya çıkar. Çünkü basit tasfiyede iflas idaresi yoktur. Bu durumda iflas idaresinin görevlerini iflas dairesi yapar. Yani davalarda taraf ehliyetini de iflas dairesi üstlenecektir. İflas dairesi, iflas kararı kendisine tebliğ olunduğunda malların defterini tutar. Müflisin elinde bulunan mallar, tapu kütüğünden anlaşılan mallar, üçüncü şahsın elinde bile olsa mülkiyeti borçluya ait mallar her mala kıymet takdir edilerek deftere geçirilir. Defterin tutulması bir ihtiyati tedbirdir. Defterde görülen malların değerine göre tasfiye usulü değiştirilebilir. Deftere göre bazı mallar tedbir altına alınabilir. Acil durumlarda birinci alacaklılar toplantısında iflas dairesi tarafından mühürlenen bazı malların serbest bırakılmasına karar verilebilir. Masaya dahil hiçbir mal bulunamazsa tasfiyenin tatiline karar verilir ve bu husus ilan edilir. İlanda masraflar peşin olarak alacaklılar tarafından ödenmediği takdirde iflasın kapanmasının isteneceği ilanda yazılır. Basit tasfiyeye karar verileceği halde de masraflar peşin olarak ödenirse adi tasfiye usulü takip edilir.
Basit tasfiyede iflas bürosu, iflas idaresi ve alacaklıların toplanması yoktur.
Adi Tasfiye Usulü
Adi tasfiyenin başlangıcında ilan yapılır.
Adi tasfiye ilanında müflisin hüviyeti, yerleşim yeri ve iflasın açıldığı tarih, alacakların bir ay içerisinde bildirilmesi hususu, istihkak iddialarının bildirilmesi, alacaklıya olan borçların bildirilmesi gerekliliği ve aykırılık halinde cezai yaptırım uygulanacağı, müflisin mallarını elinde bulunduranların bu malları iflas masasına tevdi etmeleri gerekliliği ve alacaklılar toplantısına davet yer alır. Alacak iflasın kapanması anına kadar bildirilebilir. Tasfiye bittikten sonra bildirilirse aciz vesikası alınmış alacakların hükmüne tabi olur. Geç bildirim de yeniden sıra cetvelinin düzenlenmesi gibi bazı masraflara yol açar. Bu masraflara geç bildiren alacaklı katlanır.
Birinci alacaklılar toplanması, alacak bildiriminde bulunanlardan oluşur. Bu alacaklar, tetkik edilmemiştir. İflas bürosu, iflas müdürü veya yardımcılarından birinin başkanlığında, elinde alacağını gösteren nitelikli belge olan alacaklılardan oluşabilir. İflas bürosunun verdiği kararlar hukuka aykırı ise, iflas bürosu aleyhinde şikayet yoluna başvurulabilir. Bir alacaklının toplantıya katılma hakkı olup olmadığı hakkında karar verir.
İflas idaresi 3 kişiden oluşur. 6 aday gösterilir. Bu adaylardan dört adedi alacak tutarına göre çoğunluğu oluşturanlarca, iki adedi ise alacaklılar sayısı itibariyle çoğunluğu oluşturanlarca seçilir ve icra mahkemesine bildirir. Seçimi icra mahkemesi yapar. Bu adaylar birinci alacaklılar toplantısında gösterilir.
Birinci alacaklılar toplantısında, alacakların doğruluğu ve varlığı henüz tespit edilmemiş olduğu için, sadece iflas idaresine aday gösterilir ve acil işlere karar verilir. Birinci alacaklılar toplantısında borçlunun kilitlenmiş yerlerine açılmasına, acil davalara devam edilmesine, bazı malların acilen satılmasına karar verilebilir. Önemli hususlar hakkında karar verilemez.
Birinci alacaklılar toplantısından önce borçlu konkordato teklif etmişse dahi, birinci alacaklılar toplantısında bu husus görüşülemez. Konkordato teklifi söz konusu olmuşsa ilk alacaklılar toplantısında tasfiyenin tatiline karar verilebilir. Böylece ikinci alacaklılar toplantısı beklenir ve konkordatonun kabulüne veya reddine orada karar verilir.
Sadece gerçek kişiler iflas idaresi olarak seçilebilir. İflas idaresinin müflisten ve alacaklılardan bağımsız olması gerekir.
Kanun hükmüne göre iflas idaresi masanın menfaatlerini gözetmek ve tasfiyeyi yapmakla yükümlüdür. Buradaki masa süje veya obje olarak kullanılmamıştır.
İflas açıldığı zaman, müflise ait tüm haczi kabil mallar iflas masasını oluşturur. Mülkiyetinde bulunmayan malların masaya girmesi mümkün değildir. Üçüncü kişiye ait ama masaya girmiş malların masadan çıkartılması istenebilir. Ancak bazı malların kime ait olduğu tartışmalı olabilir. Üçüncü kişiler istihkak iddiasında bulunabilirler. Zaten istihkak iddiasında bulunulabileceği ilandan anlaşılmaktadır. İflasta sadece mülkiyet bir istihkak iddiası olarak kabul edilmektedir. Diğer ayni ve kişisel haklar sıra cetvelinde yer almakla beraber, bir istihkak iddiası olarak dikkate alınmamaktadır. İflas idaresi istihkak iddiasını kabul ederse malı masadan çıkartır. Bu iddianın reddedilmesi üzerine icra mahkemesinde 7 günlük süre içinde istihkak davası açılabilir. Bu süre içinde dava açılmazsa mal masada kalır ve tasfiyeye konu olur. Süresinde açılmış dava kabul edilirse, mal masadan çıkartılır. Mal menkul veya gayrimenkul olabilir.
İflas idaresi, bildirilen alacakların sıra cetveline girip girmeyeceğine karar verir. İflas idaresi, her iddia için müflisin fikrini sorar. İflas idaresi borçlunun beyanıyla bağlı değildir. İflastaki aciz vesikası hacizdeki aciz vesikası ile aynı değildir. İflastaki aciz vesikasında alacağın müflis tarafından kabul veya reddedildiği yazılır. Müflisin beyanı burada önem teşkil eder. Sıra cetveline, tapu siciline ilişkin kayıtlar da geçirilir. İpotekli alacaklılar reddedilemez.
İflas yoluyla takipte sıra cetveli her hâlükârda düzenlenir. Masa alacakları sıra cetveline geçirilmez. Sadece iflas alacakları sıra cetvelinde yer alır. Hukuk davasının konusunu teşkil eden alacaklar da sıra cetveline geçirilir. Ancak bu alacağın elde edilmesi çok güçse, ikinci alacaklılar toplantısında davaya devam edilmemesine karar verilebilir.
Alacaklılar sıra cetvelinden haberdar edilir. Sıra cetveline itiraz ilandan itibaren 7 gün içinde mümkündür. Sıra cetveli kesinleşmedikçe üzerinde bazı değişiklikler yapılabilir. İlk ilandan sonra 1 ay geçtikten sonra bildirilen alacaklar, sıra cetveli kesinleşmeden sıra cetveline girebilirler. Kesinleşmiş bir sıra cetveli ve hakkında dava açılmış bir sıra cetveli iflas idaresi tarafından resen değiştirilemez.
Sıra cetvelinin iptali itiraz veya şikayet yoluyla mümkündür. Sıra cetveli karışıksa, anlaşılamıyorsa, takip hukuku kurallarına uyulmamışsa şikayet yoluna gidebilir. Bunun için alacaklılar, müflis ve üçüncü şahıslar yetkilidir. Sıra cetveli itiraz davası iflasın açıldığı mahkemede açılır. Sıra cetveline itiraz, sıra cetveline alınması kısmen veya tamamen reddedilmiş bir alacağa ilişkin ise davanın tarafları alacaklı ve iflas idaresidir. Bu durumda alacaklı, kısmen veya tamamen reddedilmiş alacağını belgelerle ispat etmek zorundadır. İspat yükü davacıdadır. Eğer başka bir alacaklının sıra cetveline alınmış alacağına ilişkin bir itiraz söz konusu ise, dava bu alacaklıya karşı açılır. Burada ispat yükü davalıdadır. Bu davada, alacak hakkında maddi anlamda kesin hüküm verilmiş olmaz.
İkinci alacaklılar toplantısında sadece sıra cetvelinde yer alan alacaklılar hazır olur. İlk alacaklılar toplantısının yetkisi sınırlıydı. Burada kesinleşmiş sıra cetvelinde yer alan alacaklılar olduğu için oldukça önemli yetkileri olan bir toplantı vardır. İkinci alacaklılar toplantısında iflas idaresi azledilebilir, yeni kişiler aday gösterilebilir, ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonraya kadar durmuş olan davalara devam edilip edilmeyeceğine karar verilir, paraya çevirme usulünün ne olacağına karar verilir ki gayrimenkullerin dahi pazarlıkla satılması mümkündür, konkordato teklifi hakkında karar verilir, yeni davaların açılmasına karar verilebilir ve hatta bazı davaların takibi hakkının bir veya birkaç alacaklıya verilmesine karar verilebilir. Bu davayı takip eden alacaklılar davayı kazanırsa öncelikle tatmin edilir. Bu maddi hukuk anlamında bir alacak temliki değildir. Kanuni olarak dava yetkini kılınmaktadır.
Kural olarak açık artırma ile satış yapılır. Açık artırmanın genel kuralları uygulanır. İflas idaresi malı bizzat satar. Eğer bir sorun varsa ihalenin feshi icra mahkemesinden istenebilir. İkinci alacaklılar toplanmasının pazarlıkla satışa karar vermiş olması halinde pazarlıkla satış yapılır. Menkullerin ve gayrimenkullerin pazarlıkla satışına karar verilebilir. Pazarlıkla satışın iptalinin hangi mahkemeden isteneceği doktrinde tartışmalıdır.
İflas idaresi pay cetvelini düzenler. Pay cetveli, sıra cetvelinde yer alan her alacaklıya isabet edecek olan payı gösterir. Pay cetveline karşı şikayet yoluna gidilebilir.
Masa borçları, iflas masrafları sıra cetveline girmez. Bu masraflar öncelikle tahsil edilir. Daha sonra malın aynından doğan vergi ve resim borçları, rehinli alacaklar ödenir. Daha sonra iflas alacaklılarının alacağı ödenir. İflasta bir zarar ortaklığı söz konusu olduğu için alacaklılar alacaklarını tam olarak alamayabilirler. Bu durumda iflastaki aciz vesikası düzenlenir. Bu aciz vesikası hacizde verilen aciz vesikası ile özdeş değildir. Alacağın kabul veya reddedildiği müflise sorulur. Müflisin alacağı kabul veya reddettiği iflastaki aciz vesikasına yazılır. Müflis alacağı kabul etmişse, iflastaki aciz vesikası 68/1 anlamında yazılı senet olur. Eğer alacak reddedilmişse 68/1’deki etki doğmaz. İflastaki aciz vesikası iptal davası açma imkanı vermez. Ancak dava takip yetkisi alacaklıya temlik edilmişse, iptal davası açma imkanı da verilmiş olur. Zira burada iptal davası açma hakkı kanuni dava yetkini olan iflas idaresindedir.
Şarta bağlı alacakta, şart gerçekleşmemişse aciz vesikası hemen düzenlenmez. Vadeye bağlı alacaklarda aciz vesikası hemen düzenlenir. Zira vadeye bağlı alacaklar iflasın açılması anında muaccel olmaktadır.
Yeni takiplere girişilebilmesi, ancak alacaklı yeni mal iktisap ederse mümkündür. Borçlu yeni mal iktisap etmemişse, borçlunun iflasın kapanmasından sonraki mallarına haciz koyulamaz. Haciz koyulsa bile yeni mal iktisap etmediği itirazı söz konusu olur.
Müflisin iflas süresince çalışması karşılığında elde ettiği ücret kendisine bırakılır. Ancak müflisin, asgari ücretin üstünde kalan gelirinin belli bir bölümünün icra dairesine yatırılmasına icra mahkemesince karar verilebilir. Bu ödeme borçlar ödenene kadar devam eder.
Bu tasfiye süreci bittikten sonra iflasın kapanmasına karar verilir. Adi tasfiye usulünde, iflasın kapanmasını iflas idaresi ister. İflasın kapanması, iflasın kaldırılması ile aynı şey değildir. İflasın kaldırılmasında malların idaresi müflise bırakılır. İflasın açılmasıyla düşen cüzi takiplerin iflasın kaldırılması ile yeniden hayat bulup bulmayacağı tartışmalıdır. İflasın kapanmasında, tasfiye gerçekleşsin veya gerçekleşmesin iflas hükümleri uygulanır. İflasın kapanmasında, son raporun iflas mahkemesine tevdi edilmesi gerekmektedir.
İflasın kapanması kararı iflasın açılması kararı gibi ilan edilir.
İflasın kapanmasından sonra yeni mal bulunursa, bu mal da derhal satılır ve sıra cetveli çerçevesinde dağıtılır.
İflas etmek bir suç değildir. Müflisin taksiratlı iflas suçunun maddi unsurunu oluşturacak kusurlu hareketleri yoksa, alacaklı haklarını zarara uğratan hileli hareketleri yoksa bir ceza ile karşı karşıya kalmaz. Bu tür tasarruflara karşı iptal davası açılabilir.
Hileli iflas ve taksirli iflasta bütün borçların ödendiği ispat edilirse itibarın iadesi istenebilir.
Konkordato
Borçlarını ödemek isteyen ama ödeyemeyen borçlu yeniden yapılandırma yoluna gidebilir. Sermaye şirketleri borca batık ise kendi iflasını isteyip daha sonra iflasın ertelenmesini isteyebilir. İflasın ertelenmesi 5 yıla kadar uzatılabilir.
Konkordatodan iflası istenemeyecek kişiler de yararlanabilir. İflasın ertelenmesinden iflası istenemeyecek kişiler yararlanamaz.
Konkordato bir cebrî sulh anlaşmasıdır.
Konkordato iflas dışı ve iflas içi konkordato olarak ikiye ayrılır. İflas dışı konkordatodan iflası istenemeyecek borçlular da yararlanabilir.
Konkordato adi konkordato veya mal varlığının terki suretiyle konkordato olarak ikiye ayrılır. Adi konkordato vade konkordatosu, yüzde konkordatosu ve karma konkordato olarak üçe ayrılır. Yüzde konkordatosunda asgari yüzde şartı aranmamaktadır. Teklifin borçlunun haline ve şartlarına uygun olması koşulu aranır.
Adi konkordato borçlu yararına bir konkordatodur. Malvarlığının terki suretiyle konkordato ise bir tasfiye usulüdür.
İflas dışı konkordatoda, ekonomik durumu sarsılan borçlunun dilekçe ile konkordato mühleti istemesi gerekir. İcra mahkemesi şartların yerine gelip gelmediğini inceler. Şartlar sağlanmışsa konkordato mühleti verir. Bununla birlikte bir konkordato komiseri atar.
Konkordato mühleti içinde genel mahkemede konkordatonun tasdiki sağlanmalıdır. Bu tasdik sağlanamazsa konkordato anlaşması hüküm doğurmaz.
İflas içi konkordatoda icra dairesinden mühlet isteme usulü uygulanmaz. Sadece ikinci alacaklılar toplantısı kanunda aranan çoğunlukla konkordato teklifini kabul ederse ve icra dairesi konkordato şartlarının yerine geldiğini saptarsa, konkordatonun tasdiki genel mahkemeden istenir. İflas idaresi de olduğu için konkordato komiseri atanmaz.
İflas dışı konkordatoda borçlu henüz iflas etmediği için tasarruf yetkisi borçludadır. Konkordato komiseri borçlunun davranışlarında konkordatoya zarar verecek bir durum saptarsa, konkordato mühletinin kaldırılmasını ister.
Konkordato isteyen kişi defter tutmakla yükümlü bir kişi ise konkordato projesi ile defterleri ve bilançoyu da sunmak zorundadır. Konkordato teklifinde istenen konkordatonun şartları gösterilmelidir.
Konkordatonun kabul edilmesi için aranan bir şart, konkordatonun alacaklıları zarara uğratma amacı taşımamasıdır. Dürüstlük şartı aranmamaktadır.
Konkordato mühleti verilirse bu durum ilan edilir. Borçlu tacirse durum ticaret siciline de bildirilir.
Konkordato mühletince borçluya karşı hiçbir takip yapılamaz. Önceden başlanmış takipler durur. Yeni davalar açılabilir ve açılmış davalar devam eder. Zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez. İhtiyati tedbirler uygulanmaz. Alacağı rehinle teminat altına alınmış alacaklıların rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipleri devam eder. Ayrıca 206. Maddenin 1. Fıkrasındaki alacaklar için -1. sıra değil- takibi devam ettirebilir veya yeni takip açabilir.
Rehinle temin edilmiş alacaklar için faiz işlemeye devam eder.  Diğer alacaklar için faiz işlemez.
Konkordato mühleti içinde tasdik gerçekleşmezse, borçlu yeniden takip riskine maruz kalır. Bu sebeple iflasın ertelenmesini isteyebilen kişiler konkordato değil iflasın ertelenmesi isterler.
İflas içi konkordatoda konkordato mühleti ve konkordato komiseri yoktur. Ancak borçlunun bazı işlemleri yasaktır. Örneğin rehin veremez, kefil olamaz, ivazsız tasarruflarda bulunamaz, sınırlı ayni hak kuramaz.
Konkordato komiserinin bir diğer görevi, konkordato teklifinin alacaklılar toplantısında görüşülmesini sağlamaktır. Bu toplantıya konkordato komiseri başkanlık yapar. Teklifin kabul edilmesi için alacaklıların çoğunluğunun kabulü ve alacakların 2/3’ünün alacaklılarının kabulü sağlanmalıdır. Alacaklılar, toplantıdan sonra 10 günlük süre içinde konkordatoyu kabul edebilir.
Konkordato mühleti 3 aydır. Uzatılırsa 5 ay olabilir.
Alacaklıların kabulünden sonra konkordatonun tasdiki için bu süre içinde mahkemeye başvurulması gerekir.
Muvafakat etmeyen alacaklı, müşterek borçlulara ve kefillere karşı tüm haklarını korur.
Konkordatonun tasdiki için, borçlunun ödemeyi teklif ettiği miktar ile borçlunun kaynaklarının orantılı olması aranır. Ayrıca borçlunun teminat göstermesi gerekmektedir. Bunun dışında borçlu, konkordatonun tasdiki için yapılan yargılama masraflarını depo etmek zorundadır. Teminat imtiyazlı alacaklıların alacağını karşılayacak kadar olmalıdır. Zira bu alacaklılar konkordatodan etkilenmez. Malvarlığının terki suretiyle konkordato teklifinde bulunulmuşsa, teklif edilen meblağ iflas yoluyla elde edilebilecek değerden fazla olmalıdır. Konkordatonun tasdikini gerçekleştiren ticaret mahkemesinin borçluyu ve konkordato komiserinin raporunu dinlemesi gerekmektedir.
Konkordato, konkordato mühleti verilene kadar doğmuş bütün alacaklar için mecburidir. Rehinli alacaklılar ve taşınmazın aynından doğan vergi ve resim alacakları bunun istisnasıdır. Kabul etmeyen alacaklının, borçlunun müşterek borçlularına ve kefillerine başvuru hakkı saklıdır. Konkordato projesine onay veren alacaklılar kalan kısım için kefillere gidemez. Konkordato tasdikiyle, daha önceden başlamış takiplerde henüz paraya çevrilmemiş hacizler düşer. Konkordato tasdikiyle borçlu kalan borçtan kurtulur.
Konkordato dışında alacaklılara yapılan vaatler batıldır. Bu fark edildiğinde konkordatonun tamamen feshi istenebilir. Konkordatonun tamamen feshinin söz konusu olduğu hallerde şikayet söz konusu olursa, borçlu ceza soruşturmasına maruz kalır.
Konkordatoda kabul edilmiş şartlara borçlu uymamışsa, alacaklı konkordatonun kendisi için feshini isteyebilir. Bu durumda anlaşma geçerli olmaya devam eder ama bu kişinin bağlılığı kalkar ve alacağının tamamını isteyebilir.
İflas dışı konkordatoda borçlu icra mahkemesinden konkordato mühleti ister. Konkordato tasdiki ticaret mahkemesinde gerçekleşir. İflas dışı konkordatoda teklifin muhatabı iflas dairesidir. İflas dairesi bunu alacaklılara bildirir ve alacaklıların kabulünü arar. Bu durumda alacaklıların kabulü için iflas içi konkordato ile aynı çoğunluk aranır.
Konkordato tasdik edilirse ilan edilir. Tasdik edilmezse iflas içi konkordatoda iflas usulüne devam edilir. Konkordato tasdiki iflasın kaldırılmasını sağlar. Bu durumda iflasın kaldırılması kararı ilan edilir.
Malvarlığının terki suretiyle konkordato bir tasfiye usulüdür. Bu durumda konkordato tasfiye memuru görev yapar. Alacaklı yararına bir konkordato türüdür. Burada birden fazla ihtimal vardır. İlk ihtimal, borçlunun malvarlığının tamamının veya kısmının alacaklılara terkidir. İkinci ihtimal, bu malvarlığıyla bir sermaye şirketi oluşturularak, alacaklıların bu şirkete ortak olmasının sağlanmasıdır.
Tasfiye memurunun seçimi alacaklılar tarafından yapılır ve alacaklılar kurulunun kim olacağı alacaklılar tarafından kararlaştırılır. Tasfiye memurunun hatalı işlemler yapması halinde alacaklılar şikayet yoluna başvurabilir. Tasfiye pazarlık veya artırma yöntemiyle yapılır.
Tasfiye sonunda pay cetveli düzenlenir ve alacaklılar pay cetveline göre pay alırlar.
Borçlu, iflastan sonra malvarlığının terki yoluyla konkordato teklifinde bulunabilir. Bu durumda mahkemeden mühlet istenmesi gerekmektedir. Mahkeme, konkordato onaylanırsa mı yoksa iflas edilirse mi alacaklıların daha fazla şey elde edeceğini değerlendirerek onay verir.
İflasın Ertelenmesi
Bir sermaye şirketinin borca batık olması doğrudan doğruya iflas sebebidir. Bu durumda sermaye şirketi tarafından iflasın ertelenmesi istenebilir. Borca batıklık dışındaki doğrudan doğruya iflas sebeplerinde iflasın ertelenmesi istenemez.
İflasın ertelenmesinin istenebilmesi için iyileştirme ümidinin var olması gerekmektedir. Bunun için diğer şekli şartların yerine getirilmesi gerekmektedir.
Öncelikle sermaye şirketinin ya da kooperatifin borca batıklık bildiriminde bulunmuş olması gerekmektedir. Bunu şirketi ya da kooperatifi temsile yetkili kişiler yapar.
İflasın ertelenmesinin talep edilmesi gerekmektedir. Bu arada başka bir alacaklı iflasını talep etmiş ve borçlu iflasın ertelenmesini istemişse öncelikle iflasın ertelenmesi talebinin incelenmesi gerekmektedir. İflas ertelenmesi koşulları varsa iflasın ertelenmesinin istenmemesi Yönetim Kurulu üyelerinin sorumluluğunu doğurabilir.
Bilançonun mahkemeye verilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda mali durumun düzeltilmesi ümidini belgeleyen evraklar da mahkemeye teslim edilmelidir.
İyileştirme projesinin mahkemeye sunulması gerekmektedir. İyileştirme projesinde alınacak önlemler gösterilir.
Borçlunun Bakanlar Kurulu tarafından verilen fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekmektedir.
Borçlunun iflasın ertelenmesinden yararlanabilecek bir borçlu olması gerekmektedir.
Borçlunun mali durumunun iyileştirilmesi ümidinin var olması gerekmektedir. Hukuki iyileştirme ile ekonomik iyileştirme aynı anlama gelmez. Hukuki anlamda iyileştirme daha iyi bir tasfiye sonucunun sağlanması anlamına gelir. Ekonomik iyileştirme şirketin yeniden kâr elde edebilir hale getirilmesi anlamına gelir.
İflasın ertelenmesi bir yıl veya daha az süreyle verilir. Bu süre beş yıla kadar uzatılabilir.
İflasın ertelenmesi bir ihtiyati tedbirdir. İflasın ertelenmesi kararının temyizi mümkündür.
İflas ertelenmesi kararı verildiğinde bu kararın ilan edilmesi gerekir. Mahkeme bazı tedbirler alır. Bunun dışında şirkete bir veya birden fazla kayyım atanır. Kayyım şirket malvarlığının muhafazası için gerekli tedbirleri uygular. Mahkeme kayyımın görev ve yetkilerini de belirler. Kayyım üç ayda bir projeye uygun olarak iyileşme görülüp görülmediğini mahkemeye rapor eder.
İflasın ertelenmesi kararı şirkete karşı başlatılan takiplerin durması anlamına gelir. Yeni takip de yapılamaz. Amme alacakları için dahi takip yapılamaz. Rehinli alacaklılar takip yapabilirler. Hak düşürücü süreler işlemez, zamanaşımı süreleri durur. Ancak alacakların muacceliyeti üzerinde bir etkisi olmaz.
İptal Davası
Şüphe döneminde yapılan tasarruflar iptal davasına tabidir. Bu dava actio pauliana, tasarrufun iptali davası olarak bilinir.
Tasarrufun iptali davası bir eda davasıdır. Eda davaları kendi içinde çeşitli türlere ayrılırlar. Davalı bir şeyi yapma veya yapmama borcu altında bırakılabilir. Eda hükmü katlanma yükümü de getirilebilir.
Bu davayı açabilecek kişi daha önce takip yapmış ve takibi semeresiz kalmış kişidir. Yargıtay aciz vesikası alınmadan açılan davaları da kabul etmektedir. Ancak bu uygulama yanlıştır çünkü aciz vesikasının sunulması bir dava şartıdır.
Dava borçluya ve onunla işlem yapan kişiye karşı dava açılır. Devralan cüzi haleflerin kötüniyetli oldukları kanıtlanırsa sonraki cüzi haleflere karşı da dava açılabilir.
Tasarruf anından itibaren 5 yıl geçtiyse iptal davası açılamaz.
Dava kabul edilirse, davalı, dava değeri kadar cebri icraya şahsi malvarlığı üzerinde katlanır.
Bu dava bir ayni dava değildir. Şahsi davadır. Dolayısıyla birden fazla davacı tarafından birden fazla kez açılabilir.
Muvazaa olursa tasarrufun iptali davası açılmasına gerek yoktur. Zira mülkiyet hala borçludadır. Bunun dışında bir iptal davası sebebi oluşturacak tasarruflar yapılmışsa iptal davası kabul edilebilir.
Borçlunun şüphe döneminde ivazsız tasarruflarda bulunması, mesele bağışlamalarda bulunması halinde tasarruf iptale tabi olur. Bu halde dava 2 yıl içinde açılmış olmalıdır.
Yakın akrabalarla yapılan tasarruflar ivazlı olsa bile, pek aşağı fiyatla yapılan satımlar, borçlunun intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri şüphe döneminde yapılmışsa ivazsız kabul edilir ve iptale tabi olur.
Borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler, para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler, vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler, kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler iptale tabidir. Bu halde davanın bir yıl içinde açılmış olması gerekmektedir.
Alacaklılara zarar vermek kaydıyla yapılan tüm işlemler zaman şartı yerine getirilmek kaydıyla iptale tabidir. Ancak bu sebepten yararlanabilmesi için işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas takibinde bulunulmuş olması gerekmektedir.
Ticari işletmenin veya ticari işletmedeki eşyaların tamamını veya bir kısmını devralan kişinin, borçlunun alacaklıları zarara sokma kastı olduğunu bildiği kabul edilir.
Yetkili mahkeme HMK’ya göre tayin edilir. Dava asliye hukuk mahkemelerinde görülür. Basit yargılama usulü uygulanır. Delillerin serbestçe değerlendirilmesi söz konusudur. Senetle ispat zorunlu değildir.
Yeniden Yapılanma
Yeniden yapılanmada şirketin türünün değiştirilmesi, işletme konusunun değiştirilmesi, işçi çıkarma söz konusu olabilir.
Burada yeniden yapılanma projesinden etkilenen alacaklıların belli gruplara ayrılması gerekmektedir. Bizde bu grupların oluşturuluş biçimi alacaklıların onayına tabidir. Projeden etkilenen alacaklıların %50’sinden fazlası ve tüm alacakların 2/3’ünün onayı gerekecektir. Oylamaya sadece projeden etkilenenler katılır. Her bir alacaklı grubu için ayrı oylama yapılır.
Eğer onaylama gerçekleşirse noter vasıtasıyla projeden etkilenen alacaklılar bilgilendirilir. Kimlerin oylamaya katıldığı ve oy nisapları mahkemeye sunulur. Mahkeme gerekli koşulların sağlanması halinde yeniden yapılanma projesine onay verir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MÖHUK NOTU

MÖHUK NOTU - 2 (YABANCILAR HUKUKU)